Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bazı tatlara, kokulara bağladığımız, hiçbir zaman terk etmek istemediğimiz, daha doğru bir deyişle de terk edemediğimiz anlar da vardı... Bazı duygular, zaman zaman, çok alışıldık, sıradanmış gibi görünen görüntülerin ardında kalıyordu...
Bazı anlar, tüm sıradanlıklarına karşın, neden bu kadar etkiliydi kimi insanların hayatında? Bazı anlar, tüm eksikliklere karşın, neden hep saklanmak istenecek bir zamanı doğuruyordu?
Reklam
·
Puan vermedi
Fanusa Sıkışmış Hayatlar
Fanusa Sıkışmış Hayatlar
Murat Gürvardar
Murat Gürvardar
Herkese merhaba! Bugün size çok farklı ve benim için çok özel bir kitabın yorumu ile geldim. Şimdiden söylüyorum bu kitabı okumalısınız. Zulme dur diyebilmek, hayatları ellerinden çalınan kız çocuklarının sesini duyabilmek ve bir farkındalık yaratabilmek için okumalısınız. Ayrıca kitabın ilk sayfasında da belirtildiği gibi bu
Fanusa Sıkışmış Hayatlar
Fanusa Sıkışmış HayatlarMurat Gürvardar · Yediveren Yayınları · 20233 okunma
Öyleyse... Öyleyse, anlatılamayacak bir başka yalnızlık mıydı yeniden, o hep içte kalacak fırtınalarla yaşanması gereken?
Garın saati sabahın birini gösteriyor. Şehri hiç tanımıyorum. Gitmem gereken adres, tilkinin bakır çımkırttığı bir yer. Kimseleri de tanımam. Kocaman bir şehirde bir yarı geceden sonra, hiçbir yeri bilmemek, hiç kimseyi bilmemek, ne yavuz şeydir deli huylum, ne yavuz şeydir? Bir vakit geldi ki evli evine, köylü köyüne gitti; allı evlendi, güllü gelin oldu ve Abbas, bundan böyle daha nice büyük şehirlerin büyük şahane ve hasretlik garlarında tek başına kalacak olan Abbas; bavulu, mısraları ve som altından hayalleriyle kör başına kaldı. İşte o vakit: "Iptida hareket vardı" deyu başladı kelama! "İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul'dasın!.."
Sayfa 42
istanbul ve sen / ikinizden kalanlar tekrar tekrar ısrarla yaşayıp durduğum çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar rüya mıdır gerçek mi kendi kendime sorduğum istanbul ve sen / neydi o bir zamanla
Reklam
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
1956: Kısıtlı Faaliyetler 1956 yılında Ocak gazetesinde yayımlanan bir iki yazısı hariç Atsız'ın sessizliği devam etmektedir. Hatta 1954 yılında 3 Mayıs'ı anmak üzere Yıldız Parkı'nda yapılan kır gezisine dahi katılmamıştır. Ancak 1956 yılında 3 Mayıs vesilesiyle yapılan bir salon toplantısına katılır. Toplantı 05 Mayıs Cumartesi
sıradan bir adam, İstanbul' dan kalkıp Marakeş'e, Mezopotamya'ya, Kahire'ye, Mekke'ye, Şam'a, Bakü'ye, Tahran'a, Şiraz' a, Kabil'e, Lahor' a, Kalküta'ya ve Semerkant'a gitse, bu beldelerin hiç birinde kendini tamamıyla yabancı hissetmez; hiç olmasa yanı başındaki Sofya, Atina vs. deki kadar kendini başka bir çevrede, başka bir hava içinde duymaz; kendini az çok alışmış olduğu levhalar, şekiller, hareketler ve tavırlar arasında görür. İnsanların giyiniş tarzları, geçim şekilleri, adet ve halleri az çok onun kendi evinde alıştıklarına benzer. Aynı sarık, aynı aba, kadınlarda aynı örtünmeler, aynı camiler, aynı ibadetler, aynı ezan, aynı ayinler, aynı dualar ve benzerleri. Bu benzeyiş yalnız görünüşle de kalmaz. Daha ileri gider: Zihniyetlere, zekalara, zekanın meşgul olduğu konulara kadar yayılır. Sıradan bir İstanbullu, sıradan bir Marakeşliyi, bir Kabilliyi, bir Kalkütalıyı, kendisi gibi düşünür, kendisini meşgul eden konularla uğraşır, onlarla aynı surette telakki eder, görünür.
İstanbul Hükümeti, kurtarılan bölgeleri Osmanlı Devleti'nin toprağı saymıyor, oralara sahip çıkmıyordu. Sivil teşkilât yoktu; halbuki hayat canlıydı, ihtiyaçları görülmeliydi.
Sayfa 164 - ötükenKitabı okuyor
Reklam
Bu mütareke şartlarına göredir ki Rus Ordusu Başkuman­danı Grandük Nikola, karargahını İstanbul kapısında (Yeşilköy'de) kurdu.
Anlayabilir misin Neden çıban gibi büyür bağrımda Büyür de kelebek olur bu sızı Kırmızıyı sevdiğini söyledin Bu yüzden mi günlerdir İstanbul'da gül kokusu yayılan Tepeler kırmızı, sular kırmızı
Sayfa 63
Artık İstanbul'dan, düzenli ordudan yardım almaları mümkün değildi.
Sayfa 160 - ötükenKitabı okuyor
Atsız'ı sık ziyaret edenler arasında Yücel Hacaloğlu da vardır: "Liseyi bitirince 1955 yılında İstanbul'a gitmiştim. İlk ziyaret ettiğim kişi Atsız'dı... Atsız'la 1970 yılına kadar, en az haftada iki gün Süleymaniye Kütüphanesi'nde ve ayda bir iki defa da Maltepe'deki evinde buluşurduk. Bu buluşmalarda çeşitli kesimlerden gençler, üstat şahsiyetler, şairler, edipler bulunurdu. Orhan Şaik Gökyay'ı, Prof. Dr. Zeki Velidî Togan'ı, Dr. İzzeddin Şadan'ı, Tahsin Demiray'ı, Çağatay Uluçay'ı, Yılmaz Öztuna'yı, Prof. Dr. Osman Turan'ı, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nu, Prof. Dr. Faruk Sümer'i, Prof. Dr. Mükrimin Halil Yınanç'ı, Prof. Dr. Abdülkadir İnan'ı, Nihad Sâmi Banarlı'yı, Mahir İz'i, Necip Fazıl'ı onun yanında görmüş ve tanımıştım." (Hacaloğlu; Körüklü-Yavan 2000: 163).
Muhtelif şehirlerden, bir vesileyle İstanbul'a gelen Türkçülerin de ilk uğrak yerlerinden biri Atsız'ın evi veya kütüphaneydi. Altan Deliorman misafirlikleri ve ziyaretlerini şöyle anlatıyor: "1953'ün yaz tatilinde Atsız Ankara'ya gitmiş, orada kardeşi Nejdet Sançar'ın evinde misafir kalmıştı. Bir müddet sonra döndüğünde, Maltepe'ye onu ziyarete gitmiştim. Çok neşeli bir günündeydi. Hayli misafir vardı. Ailece görüştükleri kimseler az olduğu için, misafirlerle Atsız meşgul oluyordu. Hanımı da onların çoğunu tanıyordu. 1944 hâdiselerinde çileyi müşterek çekmişlerdi. O kara günlerden kalma dostların sayısı az değildi. Sonraki yeni tanışmalarla Atsız'ın çevresi oldukça genişlemişti. Misafirsiz kaldıkları gün pek azdı." (Deliorman 2000: 96).
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.