Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Abdulkadir ERTAKUŞ

Gökyüzüne baktım, dev bir süzgeçten süzülen güneş ışınları gözlerimi kamaştırdı. Uzaklardan davul gümbürtülerinin geldiğini sandım, fakat bu duyduğum sadece kalbimin sesiydi.
Aylak KitapKitabı okudu
Reklam
Toprak yeraltından aydınlatılmış gibi parıldamaya başladı. Eğildim ve parmaklarımı çamurun içine batırdım. Tohumlar, tanecikler, çekirdekler, taşlar, kökler, yemişler, topaklar... Hepsini avuçlarımda hissettim. Hazinelerle dolu bu yeraltı dünyasına dokunmak olağanüstüydü.
Aylak KitapKitabı okudu
Annem masasının başında sessizce çalışırken, ben Marslıların canına okuyordum. Aslına bakılırsa, hiç durmadan tabletimdeki aynı düğmeye basmaktan başka bir şey yapmıyordum. Babamı özlemiştim, o da burada olsa bana etrafı gezdirebilirdi.
Aylak KitapKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çocukların telkine açık oluşlarının onların yapıcı psikolojik işlevlerinden birinin, yani "çevre sevgisi" adını verdiğimiz karakteristik abartılı içsel duyarlılığından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Çocuk, şeyleri hevesle gözlemler ve onların cazibesine kapılır, fakat her şeyden önce yetişkinin eylemlerine kendisini kaptırır ve bu eylemleri öğrenip yeniden üretmeye çalışır. Bu noktada yetişkin, çocuksu eylemlere ilham olmak veya çocuğun kendi davranışlarıyla ilgili bilgi edinebileceği ve uygun bir biçimde hareket etmesi için öğrenmesi gereken şeyleri öğrenebileceği açık bir kitap olmak gibi bir tür misyon üstlenir. Eğer durum böyleyse yetişkin daima sakin olmalı ve kendisini izleyen çocuk, yaptığı eylemin bütün detaylarını anlayabilsin diye yavaşça hareket etmelidir. Eğer yetişkin her zaman yaptığı gibi hızlı, güçlü ritimlerine kendini bırakırsa, ilham vermek yerine kendi kişiliğini çocuğun kişiliğine dayatır ve telkin yoluyla çocuğun yerine geçer.
Sayfa 96 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Okullarımızda fark ettik ki bir çocuğa herhangi bir şeyin nasıl yapıldığını gösterirken çok hevesli olduğumuzda, hareketleri fazla enerji harcayarak ya da aşırı bir titizlik göstererek yaptığımızda çocuğun kendi kişiliğine göre hareket etme ve yargıda bulunma kapasitesini köreltiyoruz. Sonuç ise egonun komut vermesi gerektiği hâlde egodan bağımsız hâle gelen ve daha güçlü ve yabancı bir başka egodan komut alan bir hareket olmaktadır. Söz konusu yabancı ego çocuğun kişiliğinin kendisine ait körpe organlarını ele geçirme, neredeyse çalma gücüne sahiptir. Yetişkin bilinçli olarak telkinde bulunduğu gibi bilmeden, istemeden ve sorunun farkında bile olmadan da telkinde bulunabilir. Birkaç örnek vereceğim. Bir gün iki yaşlarında bir çocuğun beyaz bir yatak örtüsünün üstüne bir çift ayakkabı koyduğunu gördüm. Düşüncesiz, dürtüsel ve ölçüsüz bir hareketle ayakkabıları aldım, "Bunlar kirli!" diyerek yere koydum ve yatak örtüsünü elimle temizledim. Bunun üzerine çocuk ne zaman bir çift ayakkabı görse koşup onları alıyor ve "Kirli!" diyerek başka bir yere koyuyordu. Sonra da ayakkabılar yatağın yakınında bile olmamasına rağmen, eliyle yatağı temizler gibi yapıyordu. Bir örnek daha vereyim. Bir aileye bir paket gelir ve anne bu paketi sevinçle karşılar. Paketi açar ve içinden bir parça ipek ve küçük bir trompet çıkar. Anne, ipeği küçük kızına verir, küçük Bu trompetiyse çalmak üzere dudaklarına doğru götürür. Çocuk "Müzik!" diye neşeyle bağırır. Bir süre bu küçük kız ne zaman bir parça kumaşa dokunsa çok heyecanlanıp "Müzik!" diye bağırır.
Sayfa 94 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Reklam
Peki, ya diğerleri? Onlar da görebildi mi tablodaki bütün renkleri?
Bazen çok küçük çocuklar yaşlarının çok ötesinde beceriler ve hatasız hareketler sergileyerek bizi şaşırtabilir. Eğer onlara göre bir çevre hazırlansa, çocuk dünyalarında karmaşık toplumsal işlevler üstleneceklerdir. Mesela, yaşıtlarına son derece ağırbaşlı bir biçimde hizmet eden, onlar için sofrayı hazırlayıp ev sahipliği yapan iki yaşında bir erkek çocuğunun bende bıraktığı derin etkiyi hiç unutmam. Bu iddialı işlerin arasında annesinin doğum günü pastasının üzerine koyduğu iki yanan mumu görünce iyice afallamıştı. Neyin ne anlama geldiğini karıştırdığı için insanlara "İki yaşındayım ve iki mumum var," diyerek ortalıkta dolaşmıştı.
Sayfa 89 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Çocuğun görmesi ve duyması için, yani ilk zihinsel yapısını oluştururken kullanacağı unsurları çevresinden toplaması için bu unsurları ele geçirebilmesi, onları "yakalayabilmesi" gerekir. Çocuğun belli bir işte ellerini kullanarak yaratıcı bir biçimde hareket etmesi gerektiğinde eline alabileceği şeylere ihtiyacı vardır. Yani çevresinde onu "hareket etmeye iten devindiriciler" bulunması gerekir. Fakat onun bu ihtiyacı, yaşadığı evde göz önüne alınmamıştır. Kendisini çevreleyen nesnelerin hepsi yetişkinlere aittir ve onların kullanımındadır. Çocuk için bu nesnelere dokunmak bile yasaktır. Çocuk gelişiminin bu hayati sorununa verilen tek yanıt "Dokunma!" emridir. Eğer çocuk bu tip yasaklı nesnelere dokunursa, azarlanır ya da cezalandırılır. Şayet bir şeyi yakalamayı başarabilirse, bir kemiği kaçırıp bir köşede kemiren ve kovulmadan önce bu kemikten az da olsa beslenmeye çalışan küçük, aç bir köpeği andırır.
Sayfa 84 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Reklam
Fizyolojinin, bir çocuğun normal gelişiminin işaretleri olarak gördüğü iki büyük simgenin de hareketle ilişkili olması ilginçtir. Söz konusu iki simge yürümeye ve konuşmaya başlamaktır. Bu yüzden, bilim bu iki motor işlevi insanın geleceğini okuyabileceği bir doğum haritası olarak görmüştür. Çünkü bu iki karmaşık gösterge, gelişmekte olan insanın
Sayfa 82 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Giderayak
Handan, hamamdan geçtik, Gün ışığındaki hissemize razıydık; Saadetinden geçtik, Ümidine razıydık; Hiçbirini bulamadık; Kendimize hüzünler icadettik, Avunamadık; Yoksa biz... Biz bu dünyadan değil miydik?
Sayfa 72 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Değil
Bilmem ki nasıl anlatsam; Nasıl, nasıl, size derdimi! Bir dert ki yürekler acısı, Bir dert ki düşman başına. Gönül yarası desem... Değil! Ekmek parası desem... Değil! Bir dert ki... Dayanılır şey değil.
Sayfa 70 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Tren Sesi
Garibim; Ne bir güzel var avutacak gönlümü, Bu şehirde, Ne de bir tanıdık çehre; Bir tren sesi duymaya göreyim, İki gözüm, İki çeşme.
Sayfa 70 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yolculuk
Rıfkı Melûl Meriç'e Ne var ki yolculukta Her sefer ağlatır beni, Ben ki yalnızım bu dünyada? Bir sabah kızıllığında Yola çıkarım Uzunköprü'den. Yaylının atları şıngır mıngır, Arabacım on dört yaşında, Dizi dizime değer bir tazenin, Çarşaflı, ama hafifmeşrep; Gönlüm şen olmalı değil mi? Nerdee!... Söyleyin, ne var bu yolculukta?
Sayfa 66 - Orhan Veli 1926 yılında Ankara Lisesi'nde (Taş Mektep) altıncı sınıfa kaydolur. Burada önce Ahmet Hamdi Tanpınar ve daha sonra Rıfkı Melûl Meriç'ten edebiyat dersleri alır. Kardeşi Adnan Veli şöyle söz ediyor: Ölümüne gelinceye kadar saygıyla sKitabı okuyor
2.235 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.