Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Yağmurmuş
Yağmurmuş
@kirmizigokyuzu
Avukat
İstanbul
123 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Birçok ülkedeki okullarda zorunlu olarak okutuluyormuş. Kesinlikle doğru karar. Hepimizin içinde iyi ve kötü diyebileceğimiz dürtüler var. Genetik, içgüdüsel, toplumsal, ahlaki ve kimi zaman dini dürtü ve kurallar çerçevesinde yaşıyoruz. Aslında biz bunların tamamıyız. İçinde bulunduğumuz koşullara uyum sağlıyor, kendimizi çevreye göre şekillendiriyoruz. Hiçkimse saf iyi veya saf kötü değil.
Kitap okunması kolay bir kitap değil. Uzun ve karışık betimlemelerin olması, diyalog ve gelişmelerin azlığı okumayı zorlaştırıyor. Fakat bu kitap okurken keyif alacağınız kitaplardan değil. Bu kitap okuduktan sonra parçaları birleştirerek anlamları kavrayabileceğiniz ve hayran kalacağınız kitaplardan.
Yazar, çok zeki bir insan. Alegorik tarzda yazdığı bu kitapta her durum ve gelişmenin altından farklı bir anlam çıkıyor. Fark ettikçe şaşıracaksınız. Muhakkak kitabı ve sonrasında kitabın analizlerini okuyun.
Büyük bir emeğin ürünü olduğu sayfaları karıştırınca dahi belli oluyor. Fakat baştan sona okuma isteğini uyandırmadı bende. Çünkü tarih kitabı tadında. Çok fazla isim, çok fazla tarih, çok fazla olay. Anlatının içinde boğulduğumu hissettiğimde okuma şevki kalmıyor bende açıkçası. Nazım Hikmet ansiklopedisi gibi. Nazım Hikmet hakkında, üst soyu da dahil olmak üzere her detay kitapta belgeleriyle mevcut. Daha çok Nazım Hikmet ile ilgili bir soru akla geldiğinde açıp bakmalık bir kitap.
Bu kitap; itaat etmeyen yani diğer tabirle uslu durmayan, zeki, meraklı, hareketli çocukların bilinçsiz ebeveynlerin elinde nasıl bir hasara maruz bırakıldıklarının çok etkileyici bir şekilde anlatımıdır.
Okur Takip Önerileri
Uzun uzun şiirsel betimlemeler okumaktan gerçekten hoşlanmıyorum. Sağolsun Balzac upuzun ve karışık cümlelerle öyle betimlemeler yapmış ki, hissettirmeye çalıştığı şeyi anlamaktan ziyade cümleyi anlamaya öncelik veriyorsunuz. Klasiklerde alışkın olduğumuz bir şey fakat Balzac bu kitapta durumu biraz abartmış. (Goriot Baba bu kadar değildi.) Ayrıca o denli güneş, ay, yıldız gibi kelimeleri kullanmış ki astronom olsa bu kadar çok kullanmazdı herhalde :)
İçerik açısından hayatla ilgili birkaç tespit ve tavsiye haricinde beni çokça etkilemedi maalesef. Kitabın tamamını okumak yerine Henriette ve Natalie'nin mektuplarını okumak yeterli olurmuş aslında.
Bu kitaptan milyarlarca alıp bütün insanlara dağıtmak, okuyun lütfen diye ısrar etmek istiyorum. Başka da bir şey yazmayacağım. Ne yazsam eksik kalacak gibi.
Sigara içen ve bırakmak isteyenlerin en büyük korkusu "sigara içmenin çok keyifli olduğu ve sigarasız hayatın daha az keyif vereceğidir." Aynı şekilde "stresli ve gergin dönemlerde" arkadaşlığından sıkça faydalandığımız sigara olmadan her şeyin çok daha zor olacağı inancı da kullanıcıları sigarayı bırakma fikrinden uzaklaştırmaktadır.Yazar 33 yl boyunca günde 100 tane sigara içen, defalarca kez sigara bırakma girişiminde bulunmuş fakat başarısız olmuş, hatta son başarısızlığında eşinin omuzlarında hüngür hüngür ağlamış bir eski tiryaki. Bu bırakma girişimlerinde kullandığı yöntem ise kendince "irade yöntemi" dediği "yeteri kadar süre boyunca sigara içmezsem sigara içme isteğim azalacak ve hatta yok olacak" inancına dayanan ve içilmeyen her gün sigaraya duyulan özlemin kat be kat arttığı bir yöntem. Bu yöntemin başarısızlıkla sonuçlanma ihtimalinin yüksek olduğunu çünkü bağımlılığın kimyevi bağımlılıktan ziyade yanlış inanış ve algılara dayandığını sebepleriyle birlikte tecrübeli bir dost, bir arkadaş gibi anlatmış bize. Sigarayı sonsuza kadar bıraktığı son yöntem ise irade yönteminden çok daha farklı bir sistem. Kendisi bu yöntemle tek hamlede, büyük bir mutluluk içinde sigarayı bırakmış. Bıraktığı günden sonra tek bir sigara dahi içmemiş. İçmek aklından dahi geçmemiş. Kendi yöntemini kullanarak daha sonra 11 milyon civarında insanın sigarayı bırakmasını sağlamış. İşte bu kitap bu yöntem üzerine inşa edilmiş.
Sigarasızlığımın 4. gününden yazıyorum bu yazıyı. Herkese sağlıklı akciğerlerle bol oksijenli günler dilerim efenim :)
Büyük yazarların gözlem ve ruh tahlili konularında ve bunlar sonucunda edindikleri izlenimleri yazıya dökme hususunda muazzam derecede yetenekleri vardır. Yazarları "büyük" yapan ana unsurlar bunlardır.
İşte bu kitabın yazarı, yani kitaplarını okuyan herkesin gönlüne taht kurabilmiş yazarımız Dostoyevski bu iki özelliği bardaklardan taşırırcasına uhdesinde barındırıyor ...Gözlemlerini ifade etmekle kalmıyor, okuyucusuna tespit ettiği sorunlarla ilgili öneriler veriyor.
Gelelim kitaba. Bilindiği üzere yazar hayatının bir kısmını sürgün olarak geçirmiştir. Bu sürgün hayatında içinde bulunduğu ortam ve kişileri işte bu romanda bizlere bütün detaylarıyla anlatmıştır. Hapishane içerisinde gün nasıl geçirilir, insan katleden caniler, siyasi suçlular, askeri suçlular nasıl insanlardır, bu kadar suçlu bir arada nasıl ve hangi koşullar altında yaşamaktadırlar? Suçlular ve otorite arasında arasındaki ilişki nasıldır? Hangi tepki suçlular arasında hangi etkiye yol açmaktadır? İnsan o koşullarda nasıl hissetmekte ve tarifi mümkün olmayan kafes hayatını akıl sağlığını yitirmeden nasıl sürdürmektedir? Yazarımız bu ve bunun gibi birçok merak uyandıran sorunun cevabına kitapta yer veriyor.
Kitap hakkında izlediğim ve okuduğum yorumlarda gördüğüm kadarıyla, kitap akış içeren bir kurguya sahip olmadığı için okuyanların bir kısmı tarafından sıkıcı bulunmuş. Eğer okuduğunuz kitaplarda "kurgu" olmazsa olmazınız ise, evet bu kitap size göre değil diye düşünebilirsiniz. Fakat şahsi kanaatim Dostoyevski gibi büyük yazarların tüm kitapları okunmalı ve anlaşılmalı. Kesinlikle buna değecektir.
Hayat size manasız ve tekdüze mi geliyor? İnsanın maddi açıdan neyi ne kadar elde ederse etsin bu sistem içerisinde tatmin hissedemeyeceğini düşünecek kadar analiz ettiniz mi çevrenizi ve kendinizi? Dünya üzerinde gerçekleştirilen savaşlar, terörizm, birbirinin aynısı olacak ve sisteme boyun eğecek bir toplum yaratmak için dizayn edilmiş eğitim sistemi, doğa katliamı, kirlilik, nükleer teknoloji, pedofili, organ ticareti ve hepsinin sonunda elde edilmek istenen para ve güç size artık klişe gelen veya düşünmekten dahi kaçtığınız konular mı? Ben tek başıma ne yapabilirim, diye mi düşünüyorsunuz?
Hepsine cevap veriyor bu kitap. Nasıl bir sistem üzerinde yaşadığımızı yüzüme tokatlar atarak anlatıyor. Kendimize gelmemiz ve gerekeni yapmamız için süreç başlamazsa her gün yokoluşa hazırlandığımızı tek tek açıklıyor.
Keşke, keşke okullarda okutsak bu kitabı. Yeni nesillere neyin önemli olduğunu, niye bu gezegende olduğumuzu öğretebilsek, tabi biz öğrendikten sonra.
Kitap şiddetle tavsiyemdir.
Aslına bakarsanız ilk kez Oktay Akbal'ın bir eserini okudum. Fakat kitabı bitirdikten sonraki hislerim ve düşüncelerim çerçevesinde söyleyebilirim ki; son olmayacak. Hasan Ali Toptaş'ı bilirsiniz. Kendisinin eserlerinde daimi bir sohbet ve samimiyet havası vardır. Aynı şeyi Oktay Akbal'ın bu eserinde de hissettim. Edebi bir hava içerisinde anılarımızı birbirimize anlatıyormuşuz fakat ilk sıra Oktay Akbal'ınmış gibiydi. Bu gergin günlerde hüzünlü bir havaya sahip olmasına rağmen bu kısa ve sevimli kitap bana nefes oldu diyebilirim. Herkese tavsiye ederim.
Kurtuluş Savaşı öncesi içinde bulunulan durumu, Kurtuluş Savaşı sürecini, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılapları; birinci ağızdan tamamında en büyük role sahip Mustafa Kemal Atatürk'ten ayrıntılarıyla dinleyin. Birçok soruya cevap bulacak, birçok yerde duygulanacak, birçok yerde sinirlenecek ve her şeyi daha iyi anlamış olacaksınız.
Bir süredir kitap alışverişi orucunda (Kütüphanede bir hevesle alıp okumadığım bir hayli kitap dururken, yeni kitap almak israf gibi gelmeye başladığı için orucuna giriştim:) ) olduğum için uzun süredir satın almayı ertelediğim bir kitaptı. Fakat iyi ki dayanamayıp almışım ve birkaç gün içinde insanı dehşete sokan, kör insanların arasında sizi izleyici kılan, insan psikolojisi ve toplum bunun yanı sıra siyaset hakkında çarpıcı analizler yapan bu kitabı okumuşum.
Kitabımız trafik ışıklarında aniden kör olan bir adamın anlatısıyla başlıyor. Bulaşıcı beyaz bir körlük bu. Salgın yavaş yavaş bütün topluma yayılıyor. Göz görmeyince gönül katlanır misali içimizdeki temel ihtiyaçlarını gidermek pahasına her şeyi göze alabilen "hayvani varlık" kendini gösteriyor.
Bu arada insanlara gereken bütün desteğin verileceğini şahşahalı cümlelerle söyleyen hükumet yetkilileri ise en baştan insanları ölüme terk ediyor bile. İkinci kitap tam da bu kısımla ilgiliymiş, okumak için sabırsızlanıyorum.
Sözün özü insan denen varlığın ne kadar aciz olduğunu bir kez daha anlattı bana bütün o dehşet verici sahneleriyle. Kesinlikle önerilir.
Hayat dengeden ibarettir. Fakat denge, her zaman belirli kural ya da formüller ile kurulmaz. Özellikle işin içine insanın girdiği bir durum varsa... Ayrıca bütün insani ilişki türlerinin kendine has bir yapısı olduğu için dengeyi kurabilmek için yapıyı iyi bilmek gereklidir.
Her neyse, bahsettiğimiz üzere ilişkilerde denge kurma şartları farklılık gösterir. İki sevgilinin ilişkisindeki denge ile anne-çocuk veya baba-çocuk ilişkisindeki denge birbirinden oldukça farklıdır. Ortak olan husus ise denge kurma zorunluluğudur. Aksi halde taraflardan biri veya ikisinin bu ilişkiden hasarsız çıkması söz konusu bile olamaz.
Gelelim kitabımıza...Kitap; kızlarını taparcasına, hiçbir karşılık beklemeden seven, malını mülkünü kızları uğruna gözünü dahi kırpmadan harcayan ve sonucunda beş parasız kalan, bırakın bunun vefasını göstermeyi durumu istismar eden kızları uğruna canını vermeye hazır bir başkarakter olan Goriot Baba ve göşterişli, zengin kesime girmek için savaş vermeye hazırlanmış bir başka başkarakter Rastingac'dan oluşuyor.
Verdiklerinin manevi karşılığını bile görmeden sürekli vermekte olan, bunun sonucunda rezalet şartlarda yaşamaya başlamış fakat bundan zerre üzüntü duymayan, sevgisini sağlıklı hislerle ve davranışlarla sergileyemeyen, kızları ile ilişkisinde hiçbir zaman dengeyi kuramamış Goriot Baba'nın anlatıldığı bu kitap okunmalı.
Etkileyici...
Evet yine sahnede Ahmet Umit ve sanki bir filmin icinde bir kenara sandalye yerlestirip sizi de o sandalyeye davet ediyor gibi oldugu akici uslubu.
Konu kesinlikle ilgi cekici. Aslina bakarsaniz romanda Patasana'nin bolumlerinin gelmesini her seferinde dort gozle bekledim. O kisim cok daha ilgimi cekti.
Patasana'nin tanrilarindan bahsederken hissettigi o korkuyu, korkudan kaynakli o saygiyi ben de hissettim sanki. Ve romanin sonunda tanrilari ile ilgili tespitleri gercekten cok dusundurucuydu.
Ve ask ve diger bircok konuda yapilan tartismalar, karakterlerin sunduklari fikirler kitabi cok daha doyurucu kilmis.
Bir suredir beni dis dunyadan cekip alacak, kendi icine hapsedecek bir roman ariyorum derseniz "Patasana" onerimdir.
