Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914

Fahir Armaoğlu

En Eski 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 Sözleri ve Alıntıları

En Eski 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 sözleri ve alıntılarını, en eski 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kıbrıs
Böylece Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa olarak, savaş yapmaksızın bir toprak kaybediyordu.Hem de dost ve müttefik bir devlete.Bunun ızdırabı, bu satırların yazıldığı güne kadar devam etmekteydi.
Sayfa 526 - TimaşKitabı okudu
Abdülhamid’in istibdadı, Jön Türk hareketinin ikinci defa örgütlenmesini önleyemedi.
Sayfa 581 - TimaşKitabı okudu
Reklam
İTİLAF vs İTTİFAK
İlginçtir, 1908 Bosna-Hersek krizinde olduğu gibi,1912 Arnavutluk krizinde de, iki bloku karşı karşıya getiren devlet Sırbistan’dı.1914 yazındaki krizin de kahramanı Sırbistan olacak ve 1908-1912’ den farklı olarak, Avusturya’nın bu sefer Sırbistan’ı ezmeye karar vermesi karşısında bloklar, geri değil de ileri adım atınca, büyük savaş patlak verecektir.
Sayfa 653 - TimaşKitabı okudu
Fransız İhtilali
Her şey birkaç elde toplanmıştı. Her yerde soylular, her haktan yoksun olan çoğunluğa direniyordu. Vergiler bir tek sınıfın sırtına binmişti. Asiller ve ruhban, toprakların yaklaşık üçte ikisine sahipti. Gerisi de halka aitti. Ama vergiyi ödeyen halktı. Feodal asillerin bir sürü hakları varken, vergiler halkın sırtındaydı... Tüketim maddelerinden alınan vergiler, büyük kısım üzerine, yani halkın sırtına biniyordu. Halk, kendi varlığı pahasına, toplumun yüksek sınıflarını âdeta kanı ile savunuyordu. Çalışkan ve aydın burjuvazi, sanayii ile krallığı zengin ederken, hakkı olan hiçbir avantaja sahip değildi. Senyörler tarafından dağıtılan adalet, ağır, ekseriya taraflıydı ve suçlara karşı acımasız davranılıyordu. Basın kralın sansürü altındaydı. Nihayet, XV. Louis'nin metreslerinin ihanetine uğrayan ve XVI. Louis'nin bakanlarının zayıflığı dolayısıyla güçsüzleşen devlet, en son Hollanda ve Polonya'nın haysiyet kırıcı bir şekilde kaybı ile Avrupa'da itibarını kaybetmişti. Tabiatıyla, eşitsizliğe ve ayrıcalıklara dayanan Fransa'nın bu toplumsal yapısı, ihtilali kolaylaştıran bir faktör olacaktır. Özellikle halk, mutlak hükümdarın otoritesinin zayıfladığı anda, infial ve tepkisini derhal ortaya koyacaktır.
Sayfa 54 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Fransız İhtilâli'nin ve anayasa çalışmalarının dayandığı tek ve temel kavram, "millet egemenliği" olmuştur. Bu, ihtilâlin yeni siyasal iktidar anlayışının dayandığı temel kavramdı. 1791 Anayasası, "Egemenlik millete aittir", "Bütün iktidarlar kaynağını milletten alır" ve "Kanundan daha üstün bir otorite yoktur ve kral ancak kanunla hükümdarlık yapar" demekteydi. Bu temel kavramlarla, o zamana kadar hükümdarlık otoritesinin dayandığı Tanrı ve din kavramları, bu iktidarın altından çekiliyor ve bunun yerine "millet egemenliği" ve "milli irade" ilkeleri konuyordu. Eğer bu biçim bir düşünce, bütün Avrupa milletleri arasında yayılacak olursa, monarşik ve otokratik iktidarların sallanmaya başlaması işten bile değildi. O halde, monarkların menfaati, bu yeni, alışılmamış ve işitilmemiş kavramları ortaya atan hareketin bir an önce durdurulmasında idi.
Sayfa 63 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Kur'an'ın yalanlarla dolu olduğunu söyleyen Napolyon, Mısır'a ayak bastığından itibaren, halkın sempatisini çekmek için İslâm'ı kullanmaya çalışmıştır, Mısır halkına hitaben yaptığı konuşmada şöyle diyordu: "Mısır halkı! Size, dininizi yıkmak için geldiğimi söyleyeceklerdir. İnanmayınız. Onlara, haklarınızı iade etmek, sizi sömürenleri cezalandırmak için geldiğimi ve Memluklardan daha fazla Allah'a, Peygamberine ve Kur'an'a saygı duyduğumu söyleyiniz." Bu propagandaların etkisiz kaldığı da söylenemez. Mısır halkı kendisine "Sultan el-Kebir" (Büyük Sultan) diyordu. Mısır'a çıktığı sırada ise hem Papa'dan ve hem de Mekke Şerifi'nden mektup almıştır. Papa, mektubunda kendisine "Çok sevgili oğlum" diye hitap ederken, Mekke Şerifi de kendisine "Kutsal Kâbe'nin koruyucusu" diyordu.
Sayfa 75 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Reklam
Napolyon, Sainte-Helénè'de sürgünde iken, yapmış olduğu savaşların ve harcadığı çabaların tek bir amaca yönelik olduğunu ve bunun da bir Avrupa Birliği olduğunu söylemiştir. Bu Birlik, Napolyon'a göre, aynı ilkelerin, aynı sistemin her yerde egemen olduğu, mahkemelerin yanlışlıklarını düzeltecek tek bir yargıtayın, tek bir para sisteminin, aynı ağırlık sisteminin, aynı ölçülerin, aynı kanunların bulunduğu bir Avrupa olacaktı. Bu birleşmiş Avrupa'da herkes aynı bir halka mensup olacak, herkes serbestçe seyahat edebilecek, herkes kendini aynı vatanda hissedecekti. Bu birleşmiş Avrupa'ya Napolyon "Avrupa Federasyonu" adını veriyor ve "Avrupa Federasyonu fırtınalar arasından geçilerek gerçekleşecektir. Cihanşümul bir yangını ateşlemek için bir tek kıvılcım yetecektir" diyordu.
Sayfa 116 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Victor Hugo
"Romantizm demek, edebiyatta liberalizm demektir"
Sayfa 131 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
ll. Mahmud, orduyu ıslah etmek için Eşkinci adı ile yeni bir askerî örgüt kurmuştu. Lâkin Yeniçeriler bu ıslahata karşı gelerek 11 Haziran 1826'da kazan kaldırdılar. Bunun üzerine, ll. Mahmud, artık anarşi ve fesat ocağı haline gelen ve son zamanlarda işe yaramaktan uzak bulunan, beş yüz yıllık bir teşkilâtı kaldırmaya karar verdi ve Yeniçerilerin toplandığı At Meydanı'ndaki kışlaları birkaç saat topa tutarak, Yeniçeriler dağıtıldı. Arkasından, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığı bütün Osmanlı ülkesine ilân edildi. Yeniçeri Ocağı'nın yerine, "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adı ile yeni bir askerî teşkilât kuruldu. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasına, tarihimizde "Vak'a-i Hayriye", yani "Hayırlı Olay" denir.
Sayfa 190 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
19. yüzyılın ilk Osmanlı hükümdarı lll. Selim, özellikle askerî güce önem vererek, Nizam-ı Cedit ordusunu kurmuştur. 18. yüzyıldaki yenileşme hareketlerinde olduğu gibi, lll. Selim de devletin güçlendirilmesi çaresini askerî teşkilâtta görmüştür. Bununla beraber lll. Selim, hükümdarlığının, halkın refah ve mutluluğunu sağlamaya yönelik bulunduğuna ve kendisinin de halkın bir hizmetkârı olduğuna inanan bir padişahtı. Ülke yönetiminin her kesiminin ıslaha, yenilenmeye muhtaç olduğunu görmüş ve bu konuda yapılması gerekenler için tavsiye ve teklifte bulunmak üzere bir Meclis-i Meşveret, yani bir Danışma Meclisi kurmuştu. Bu meclise, "Sizden rey, benden infaz" demişti. Bu meclis teklifleri yapacak, lll. Selim de bu teklifleri yürürlüğe koyacaktı. "Ölümden gayrı her hastalığa ilâç bulmak mümkündür" demekteydi. Meclis-i Meşveret, bir parlamentonun başlangıç şekli sayılabilir. Lakin lll. Selim'in bütün çabaları boşa gitmiştir. Ülkede bu yenilikleri kaldıracak zihniyet olmadığından, bu uğurda hayatını da kaybetti.
Sayfa 229 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
268 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.