Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bilim, İnsani Değerleri Nasıl Belirler?

Ahlakın Coğrafyası

Sam Harris

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Bir kukla da özgürdür, iplerini sevdiği sürece"
Meğer bilimsel bir toplantıda Taliban'ı kötülemek münakaşaya davetiye çıkarmakmış. Konuşmamın sonunda kendimi, ilk bakışta bilimin ahlak anlayışımıza etkileri konusunda mantıklı düşüncelere sahipmiş gibi görünen diğer bir konuşmacıyla tartışırken buldum. O (bir kadın): Bilimin, kadınların burka giymeye zorlanmasının yanlış olduğunu söyleyebileceğinizi nereden çıkardınız? Ben: Çünkü bana göre doğru ve yanlış, esenliğin artması ya da azalmasıyla ilgili. Ve nüfusun yarısını bezden torbalar içerisinde yaşamaya zorlamak, dahası bunu yapmayı reddederlerse onları dövmek ya da öldürmek, esenliği en üst düzeye çıkarmak için iyi bir yöntem olmasa gerek. O: Ama bu sadece sizin düşünceniz. Ben: Tamam... Konuyu daha da basitleştirelim. Doğan her üçüncü çocuğu, doğumdan hemen sonra yapılan bir ayinle gözlerini çıkararak kör eden bir kültür bulduk diyelim. O zaman insan esenliğini gereksiz yere azaltan bir kültür bulmuş olduğumuzu kabul eder misiniz? O: Bu, o işlemi niçin yaptıklarına bağlı. Ben: (Kaşlarımı yavaş yavaş kaldırarak) Diyelim ki, batıl dini inançlara dayanarak yapıyorlar. Kutsal kitaplarında tanrı: "Dünyaya gelen her üçüncü kişi karanlıkta yürümelidir" diyor. O: O zaman yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyemezsiniz.
Reklam
Milyonlarca insanın "ahlak" terimini dinsel dogmacılık, ırkçılık, cinsiyetçilik ve diğer içgörüsüzlük ve anlayışlıslıklarla eş anlamlı olarak kullanıyor olduğu gerçeği, bizi zamanın sonuna kadar bu insanların terminolojisini kabul etmek zorunda bırakmamalıdır.
19.yüzyıldan itibaren, sanayi toplumunun yaygınlaşmasının dini sonunu getireceği düşünülmüştür. Marx, Freud ve Weber ve kendilerinden etkilenen sayısız antropolog, sosyolog, tarihçi ve psikolog modernliğin ışığında dini inancın sonlanacağına inanmışlardır. Ancak böyle olmamıştır. Din 21.yüzyılda hala insan hayatının en önemli ögelerinden biri olmaya devam ediyor. Çoğu gelişmiş toplumun seküler olmasına rağmen, ilginç bir istisna olan ABD dışında, gelişen toplumlarda ortodoksluk çok yaygın. Aslında insanlık, refah içindeki inanmayan insanların daha az çocuk sahibi olmasından dolayı oransal olarak gitgide daha dindar oluyor. İslam'ın Müslüman dünyadaki yükselişi, Pentakostalizm'in Afrika'da büyük bir hızla yayılması ve ABD'nin anormal dindarlığı düşünülürse, dinin daha uzun yıllar jeopolitik sonuçlar doğuracağı net bir şekilde görülebilir.
Sayfa 235Kitabı okudu
Dünyada yalnız tek bir kişi, korku içinde çırpınıp bağıran küçük bir kızı zapt edip, mikroplu bir bıçakla cinsel organını kesip, sonra da idrarını yapması ve adet görmesi için yalnızca küçük bir delik bırakacak şekilde dikerse, burada sorulması gereken tek soru bu kişinin nasıl cezalandırılması gerektiği ya da ölüm cezasının yeterli bir ceza olup olmayacağıdır. Ama aynı şeyi milyonlarca kişi yapıyorsa, bir anda "kültür" haline gelmekte ve yapılan iğrençlik milyonlarca kat büyümek yerine sanki bir sihirli değnek dokunmuşçasına daha az korkunç bir hal almakta ve hatta feministler de dahil olmak üzere bazı Batılı "ahlak düşünürleri" tarafından savunulmaktadır.
İnsanın böyle bir durumda gözlerini başka yöne çevirmek istemesini anlamak zor değil: Sevgili çocuklarını manevi eğitim için Church of a Thousand Hands'e gönderen dindar bir anne-baba ve burada şiddete, tecavüze maruz kalmış ve cehennem tehditleriyle sessizliğe gömülmüş bir çocuk hayal edin. Bunun zamanımızda on binlerce çocuğun başına geldiğini ve geçmişe bakıldığında bin yılı aşkın süredir devam ettiğini düşünün. Bu durumda din öyle büyük zarar görmüş ve ihanete uğramış olur ki , bu konuda düşünmek bile iç karartıcıdır.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.