Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alman İdeolojisi

Karl Marx

Öne Çıkan Alman İdeolojisi Gönderileri

Öne Çıkan Alman İdeolojisi kitaplarını, öne çıkan Alman İdeolojisi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Alman İdeolojisi yazarlarını, öne çıkan Alman İdeolojisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Toplumsal hayatın tamamı, özünde pratiktir. Teoriyi mistisizme götüren bütün sırlar, ussal çözümlerini insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.
Bireyler,yaşam tarzlarını ifade edebildikleri sürece kendilerini de ifade edebilirler . Öyleyse ,bireylerin ne oldukları,sadece üretimleriyle ve ürettikleri şeyin ne olduğuyla değil nasıl ürettikleriyle de örtüşmektedir . O halde bireylerin doğaları üretimlerini belirleyen maddi duruma bağlıdır.
Reklam
Tek bir bilimi ve ya tek bir tarihi tanımıyoruz. Tarih iki başlık altında incelenebilir:Doğa tarihi ve insanlık tarihi. Bu ikisi aslında birbirinden ayrılamaz.İnsanlar o kadar uzun zamandır vardır ki bu iki tarih yan yana ilerlemiştir . Doğa tarihi bizi bu noktada ilgilendirmemektedir. Bizi ilgilendiren insanlık tarihinin detaylarıdır. Aslında neredeyse tüm ideoloji bu tarihin yanlış bir biçimde yansıtılması yada soyutlanması üzerine oturrulmuştur. İdeoloji bu tarihin bir parçası değildir.
Kent aslında zaten nüfusun, üretim araçlarının, sermayenin, zevklerin ve ihtiyaçların bir merkezde toplanması olgusudur. Oysa kır açısından bunun tam tersi söz konusudur: İzolasyon ve dağınıklık. Kent ile kır arasındaki karşıtlık ancak özel mülkiyet çerçevesi içinde var olabilir. Bu karşıtlık, bireyin iş bölümüne, kendisine dayatılan belirli bir faaliyete tabi kılınmasının en keskin ifadesidir.
Sezgileyen materyalizmin, yani duyumsallığı pratik etkinlik olarak kavra­mayan materyalizmin ulaştığı en yüksek nokta, tek tek bireylerin ve burjuva toplumunun sezgisidir.
Hegelci felsefe her şeyi düşüncelere, Kutsal'a, heyulaya, tine, tinlere, hayaletlere dönüştürdü. "Stirner" işte bunlarla dövüşecek, onları hayalinde alt edecek ve onların cesetleri üzerinde "kendi" "biricik", "cismani" imparatorluğunu, "tam tekmil er kişi"nin imparatorluğunu kuracak. "Çünkü savaşımız etten kemikten insanlara karşı değil, hükümdarlara ve zorbalara, bu dünyanın karanlığında hükmeden efendilerine, göklerin altındaki kötü ruhlara karşıdır." (İncil; Efesliler 6:12) Şimdi "Stirner" "çizmelerini ayağına geçirmiş" düşüncelere karşı savaşa atılmaya "hazır" durumdadır. "İnanç kalkanını" "almasına" gerek yok, çünkü onu hiç elinden bırakmadı. Uğursuzluk "miğferi"ni başına geçirip tinsizlik "kılıcını" kuşanan (karşılaştırınız: age) Stirner savaşa gidiyor. "Kutsal'a savaş açmasına" "izin verildi", ama onu "alt etmesine" değil. (İncil; Vahiy, 13:7)
Reklam
İşte, özel ve ortak çıkar arasındaki bu çelişkiden hareketle ortaklaşa çıkar, devlet adı altında, gerçek bireysel ve ortaklaşa çıkarlardan ayrı, bağımsız bir biçim alır ve aynı zamanda yanıltıcı bir ortaklık görünümü altında, fakat daima kan bağı, dil, daha büyük ölçekli iş bölümü ve diğer çıkarlar gibi her aile ve kabile topluluğunda mevcut olan bağların somut zeminine dayanan, özellikle de ileride geliştireceğimiz gibi, zaten iş bölümü tarafından koşullanmış bulunan ve bu türden her insan yığını içinde ayrışan ve aralarından birisinin bütün diğerleri üzerinde egemenlik kurduğu sınıflara dayanan bir biçim alır. Bundan çıkan sonuç, devlet içindeki tüm mücadelelerin, demokrasi, aristokrasi ve monarşi arasındaki mücadelenin, oy hakkı uğruna verilen mücadelenin vb. vb., farklı sınıfların birbirlerine karşı yürüttüğü gerçek mücadelelerin büründüğü yanıltıcı biçimlerinden başka bir şey olmadığıdır.
Yani, başka şeylerin yanı sıra düşünürler olarak, düşünce üreticileri olarak da onlar egemen olurlar, kendi çağlarının düşünce üretimini ve bu düşüncelerin yayılmasını düzenlerler. Yani açıktır ki, onların düşünceleri, dönemin egemen düşünceleridir. Örneğin, kraliyetin, aristokrasinin ve burjuvazinin birbirleriyle egemenlik mücadelesi verdiği, dolayısıyla egemenliğin bölünmüş olduğu bir devirdeki bir ülkede, kuvvetler ayrılığı öğretisi, egemen düşünce haline gelir ve "ölümsüz bir yasa" olarak ifade edilir.
İnsanları hayvanlardan ayıranlar bilinç,din ya da aklınıza gelen başka bir şey olabilir. İnsanlar geçimlerini sağlamak için yeni yollar elde etmeye başladığında kendilerini hayvanlardan ayırt etmeye başlamışlardır. Bu da insanın fiziksel örgütlenme kurma yolunda attığı ileriye doğru bir addımdır. İnsanlar geçimlerini sağlamak için yeni bir yol bulduklarında dolaylı olarak kendi materyalist yaşamlarını da yaratmış olurlar.
Tam da onların hayal ettikleri biçimde insanların ilişkileri ,yaptıkları ve jestleri,zincirleri ve sınırlılıkları kendi bilinçlerinin bir ürünü olduğu için genç Hegelçiler kendileriyle tutarlı bir biçimde şu ahlaki ön gerçeği öne sürerler: kendi sahip oldukları bilincin yerine ,eleştirel ya da bencil insanın sahip olduğu bilinci edinmek ve böylece sınırlılıklardan kurtulmak.
788 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.