Arkamızda Dönen Dolaplar

Samiha Ayverdi

Sayfa Sayısına Göre Arkamızda Dönen Dolaplar Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Arkamızda Dönen Dolaplar sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Arkamızda Dönen Dolaplar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk, kültürünü kitabî olmaktan çok şifâhî olarak sürdürmüştür. Mesela hattat yazdığı Kuranı Kerim’e imza koymayı lüzumsuz bir gösteriş, bir benlik alâmeti sayarak bundan çekinmiştir. Kezâ mimar, çok defa da inşâ ettiği bir abideye ismini koydurmamıştır.
Sayfa 46
Ciddi ve ilmî anlayışla sağlama alınmış haysiyetli ve şerefli bir diyânet otoritesi kuramadığımız takdirde, taassupla cehâletin ve din kılıfı altına yerleşmiş ideolojik bakterilerin, bir sentetik din îmal edercesine, cemiyetin baş köşesine geçip oturmasını yadırgamamalıdır. Zira bir kıymetin gerçeğine imkân vermemek, sahte ve sun'îsine, "Buyur, meydan senindir!" demektir.
Sayfa 54 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Reklam
Hikâye mâlûmdur ama gene de tekrar edelim: Bir tarlada serçeler sürü hâlinde yem arayıp nafakalanıyorlarmış. Karşıdan, elinde asâ, sırtında cübbe, sakalı göğsünde bir adam görünmüş. Kuşlardan biri ürkerek: "Âdem oğlu geliyor kaçalım..." demişse de, ihtiyar serçe: "Hayır, o bir din adamıdır, bize zararı dokunmaz," diye kararını bildirince kaçmamışlar. Lâkin adam tam sürünün hizâsına gelince, elindeki sopayı şöyle bir savurarak üstlerine fırlatmış ve serçelerden birinin ayağını kırmış. Bu beklenmedik hâdise üzerine kuşlar toplu olarak Süleyman Peygamber'e haklarını dâvâ etmek üzere gitmişler. Süleyman: "Peki... demiş. Ben de o adamı buldurur ve ayağını kırdırarak kısas ederim." Bu cevap, ihtiyar serçeyi hiç tatmin etmemiş ve: "Hayır, bunun kime ne faydası olur? Sen onu buldur ve kisvesinden soy. Tâ ki bizim gibi başkaları da şekline ve sûretine bakıp aldanmasın..." demiş. Hakîkî din adamı, su gibi, ekmek gibi Türk'ün nafakasıdır. Onu yetiştirmek, onu bulmak gerek. Yoksa, ya taassubu, ya sahtekârlığı, yâhut da küfrü ziyâdeleştiren kimse, nasıl din adamı olur?
Sayfa 55 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Osmanlı Devleti, müslüman idiyse de, çatısı altında barınan ırkça, din ve mezhepçe ayrı bulunan zümrelere karşı tarafsız olduğu kadar vicdânî, iktisâdî ve içtimâî hayatlarına karşı da hürmetkâr ve himâyekâr idi. Bu geniş ve insânî tutumunu da Kur'ân ahlâkından aldığına şüphe yoktu.
Sayfa 58 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Evvelâ kundağı içinde tepinen, sonra emekleyen, daha sonra da yürümeye başlayan çocuğun, ilk kucağına atıldığı kimse anasıdır. Kimse bu tabiat kanununu değiştiremez. Türkiye Cumhuriyeti'nin de, mîrâsına sahip olduğu ve sütünü emdiği ananın Osmanlı olduğunu inkâr etmekten kurtulması lâzımdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda emeği geçen insan malzemesinin Osmanlı müesseselerinde yetişmiş bey ve paşalardan mürekkep olduğu âşikârdır.
Sayfa 59 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Kur'ân-ı Kerim, tevhit ağacıdır. Ama biz onu ne suluyor ne de meyve ve mahsûlünden faydalanabiliyoruz. İşte bugün müstakil İslâm devletleri mensupları, Kur'ân-ı Kerîm'e abdestsiz el sürmeyecek kadar hayâ ettikleri halde aynı Hak kelâmının birer canlı âyeti olan insan oğlunun gaflet içinde bocalayarak, gereği olanları ihmal etmesine nasıl fırsat veriyoruz? İşte gene bir âyette buyrulduğu gibi tefrîkaya düşüp bölük bölük olmanın, ancak kâfirleri sevindirdiğini unutarak, bindiğimiz Burak'ı terk edip tahta ata binmek suretiyle kendi kendimizi acınacak hâle getirmiş değil miyiz?
Sayfa 66 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.