Aşkın Sönmeyen Ateşi

Mustafa Demirci

Aşkın Sönmeyen Ateşi Gönderileri

Aşkın Sönmeyen Ateşi kitaplarını, Aşkın Sönmeyen Ateşi sözleri ve alıntılarını, Aşkın Sönmeyen Ateşi yazarlarını, Aşkın Sönmeyen Ateşi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Aşk-ı Hakiki
Hazreti Mevlana Celaleddin Rumi der ki: Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur? Görmeyince tükenseydi sevgiler, insan varlığı boyunca görmediği Rabbine böylesi muhabbet duyar mıydı!
Aşkın Sönmeyen Ateşi
Aşkın Sönmeyen AteşiMustafa Demirci · Timaş Yayınları · 200719 okunma
Aslında bütün kapılar O'na (cc) çıkıyor, O'na ulaşıyordu. Ve O'na giden yollar mahlûkatın nefesi adedinceydi. Nefesini nefsi yolunda tüketenler için bütün yollar kapalıydı. 
Reklam
"Bir elde kılıç, bir elde kefen, boynumu bükmüş, bekliyorum, meded!.. İşte gözyaşlarıma ruhsat verdin. Kapını açmayacak olsan,senden bu ruhsat gelmezdi. Her katre, senden gelen bir müjdecidir. Bu gözleri, bu kalbi al. Başka bir çift göz, başka bir kalp ver! Ta ki nefesinin hareketini sezip de görmediğim cânânın müşahedesine erebileyim. Bana öyle bir kulak ver ki, elest bezminde beni mest eden o tatlı sesi yeniden inşa etmek nasibim olsun. Kapından ayrılamam. Ayrılmak imkânını selb eden de senden başkası değil... Demek beni içeriye alacaksın. Kanı akıtılmayacak olan kurban bağlanılır mı? Boynum bükük. Gözlerim nemnâk. İnayetini bekliyorum. Kılıcına müştak oldum. Bu iştiyakı veren de sensin. Meded! Mesafeleri, o sonsuz ovaları, yaylaları kaldır... Bastığın toprakları öpüp koklamak, nefesinin itriyle meşbu havayı bütün zerrelerime çekmek zamanı gelmeyecek mi?.. Boynumu büktüm. Kılıç bir elimde, kefen öbür elimde, nalân ve sîneçâk bekliyorum. Meded ey Şâh-ı Keremkâr meded!..."
Kelimeyi şehadetin gōnülden söylenmesi ile iman ve İslam tahakkuk etmekteydi. Ancak bununla hidayetin son mertebesine, iman kuvvetinin en yüksek derecelerine erişilir miydi? Elbette erişilmezdi. Bu yüzden Yamandi kendi kendine şu soruyu sormayı daha doğru bulmuştu: "Nasıl Müslüman oldum ve olmaktayım?" Belki de en doğrusu buydu. Çünkü her yeni merhale kalbinde yepyeni ufuklar açıyor, içindeki kıvılcımlar kor ateşlere dönüşüyordu.
"Ne ben senim, ne sen sensin, ne sen bensin. Hem ben benim hem sen sensin, hem sen bensin. Ben seninle o haldeyim ki, ey sevgilim, sen ben misin, ben sen miyim fark edemiyorum."
Dünyadaki ayrılıkların dünya ile sınırlı olduğunu ondan ( Mevlânâ'dan) öğrenmişti. 
Reklam