Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Atatürk'ün Sofrası

Oğuz Akay

Atatürk'ün Sofrası Sözleri ve Alıntıları

Atatürk'ün Sofrası sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ün Sofrası kitap alıntılarını, Atatürk'ün Sofrası en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
❝Atatürk'ü herkes anlayamadı ve anlayamazdı. Çok büyüktü.❞
Sayfa 236 - Truva Yayınları 2.BaskıKitabı okudu
❝Benim gözümde hiçbir şey yoktur, ben yalnız liyakat aşığıyım.❞
Sayfa 154 - Truva Yayınları 2.BaskıKitabı okudu
Reklam
DOĞU CEPHESİNDE SOFRA 20 Kasım 1916 Pazartesi ... …(Bitlis) Hacı Musa Bey'in biraderi Nuh Bey kendi tayını getirdi . Hediye etmek... Süvari Yüzbaşısı Selim Sabit Bey Siirt'ten geldi . Refet Paşa kendisini İstanbul'a götürecek diye sürüklemiş . Akşam yemekte Firka Kumandanı Fuat (Bulca) Bey de bulundu. Sıhhatin muhafazası için , bilhassa dimağın revnakı (parlaklığı) için alkol almamalı Atatürk'ün Hatıra Defteri Şükrü Tezer
ATATÜRK'ÜN SEVDİĞİ ŞARKI
Cana rakibi handan edersin, Ben bir nevayı giryan edersin, Biyanelerle unsiyet etme, Bana cihanı zindan edersin ...
OĞUZ AKAY 1965 yılında Erzincan'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. 1988 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve idari İlimler Fakültesi İktisat Bölümü'nü bitirdi. Halen Ankara'da yaşamaktadır. Özel sektörde çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiği iş hayatından sonra 2000 yılından itibaren Atatürk ve yakın Türk tarihi ile ilgili araştırma ve incelemelerde bulunmaktadır.
SELANİK'TE EVİNDE BİR AKŞAM Annem o geldi diye sevinçten çengi oynatmak istedi (Suriye'den gizlice Selanik'e geldiğinde). Sırf annemin hatırı için bunu kabul etti. Çengi geldiği zaman pencereleri kapattırdı. - Nasıl olsa öleceğim, bari memlekete hizmet edeyim, diyordu. Makbule Atadan ''Ağabeyim Atatürk", Nakleden. Dr. Rıdvan Ege, Ulus Gazetesi, Sayı: 14076, 10 Kasım 1962, s. 5.
Reklam
Onun sofrasından ayrılanların dilinde iyi pişmiş bir yemek bakiyesi değil, gönlünde hararetli bir sohbetin devamı yaşardı; ve o sofraya koşanlar mideleriyle değil, dimağlarıyla ziyarete iştirak ederlerdi.
...sen, acımayı ge­rçi bilirdin; insan ve cömert ruhun vardı; fakat acınmaktan tiksinir­din. Mazlum diye anılmaktan zalim diye adlandırılmak kadar iğre­ inirdin... Sence kuvvet ve aciz diye iki gerçek vardı.
ATATÜRK'ÜN SEVDİĞİ ŞARKI Atatürk'ün hayatında en çok sevdiği şarkı, Asım Bey'in uşşak faslından ve curcuna usulünden şu şarkısıdır: Cana rakibi handan edersin, Ben bir nevayı giryan edersin, Biyanelerle unsiyet etme, Bana cihanı zindan edersin ... Emin olun bu şarkıda ben her şeyimi, hatıralarımı ve bir kelime ile kardeşimi bulurum. Unutulur mu bu? .. Ne güzel, ne unutulmaz günlerdi onlar. Şimdi tatlı ve unutulması artık mümkün olmayan bir hayal ebedi bir hatıra oldular. Makbule Atadan, Yaşar Yula, "Kardeş Gözü ile En Büyük Türk", Zafer Gazetesi, Yıl: 2, No: 556 10 Kasım 1 950 s. 5.
“Atatürk’ün Sevdiği Yemekler”
Askerî okulların klasik yemeği kuru fasulyedir, orada alışılan bu yemek ileride cephelerde de daima karşımıza çıkar. Atatürk mektepten alıştığı kuru fasulyeyi bütün ömrünce diğer yemeklere tercih etti. Bir bekâr yemeği olan yağda kozartılmış yumurta ise onun ikinci büyük tercihi idi. Meze olarak beyaz peynir, kavun ve leblebi daima sofrada bulunurdu. Rakıdan başka içkiler üzerinde durmazdı. Alkole çok dayanıklı bir bünyesi vardı. Kazım Özalp Atatürk’ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1992, sayfa 79.
Sayfa 13 - Pdf
Reklam
Vatan müdafaası, bu sofrada hazırlandı. Milli hakimiyet ve onun en bariz şekli olan Cumhuriyet burada esaslarını kurdu. Tek partili, otoriter ve murakabesiz (denetimsiz) bir idarenin sakatlıkları yine bu sofranın etrafında münakaşa edildi. Tarihe ve lisana milli bir hüviyet vermek için alimlerimiz buraya davet olunmuştu. Her iki sahada fazla ileri gitmenin ilmi rahatsız ettiği anlaşılınca güneşe ve hakikate doğru istikamet (yön) almak endişesi yine burada hatıra gelmişti. Hulasa, ihtilalden inkılaba, ziraatten sanayie ve ilimden sanata kadar, bütün davaların harp meydanı bu sofra idi . . . Bu sofrada açıkça konuşulmayan hiçbir mesele kaydedilmemiştir.
İçkisiz sofralar: Ciddi işler konuşulduğu zaman Atatürk'ün yanında kahveden başka bir şey içilmezdi. Hele alkol asla bulundurmazdı. Dr. Tevfik Rüştü ARAS
Atatürk, büyük işler hazırlarken asla alkole iltifat etmezdi. Nitekim Erzurum'da iken biz içerdik. Teklif ettiğimizde kabul etmez, yalnız kahve içerdi. Herhangi bir meseleye karar vermeden önce herkesin ayrı ayrı fikrini dinlerdi. Küfürü sevmezdi, çok sinirlendiği zaman da inadı ile ünlü hayvanın adını söylemekle iktifa ederdi (yetinirdi). Korkunç derecede bir irade kuvveti vardı, içkiyi irade zaafından değil, düpedüz sarhoş olmak için içerdi. Süreyya Yiğit "Atatürk, Otuz Beş Senelik Arkadaşımdı", Cumhuriyet Gazetesi, 27'rıci Yıl, Sayı: 943 10 Kasını 1950, s. 6.
ONDA BÜYÜK BİR ÖĞRENME AÇLIĞI VARDI
Biliyor musunuz, Atatürk'e Selanik'te Jean Jacques Rousseau'yu ben sevdirdim. Akşamlar Beyazkule'de bir meyhaneye çıkardı. Çoğu zaman yanında arkadaşları olur, fakat bir akşam yalnızdı. Ben de yalnızdım. Masa komşuluğundan başlayarak dostluğa kadar işi ilerlettik. Sık sık buluşmaya başladık. Ben o zamanlar Jean Jacques Rousseau'yu üzerinde çalışıyordum. Bu çalışımalarımla ilgilendi. Mustafa Kemal'de büyük bir öğrenme açlığı vardır. Fikirlerin üstüne tutkuyla atılır. Bu yüzden, benim anlattıklarımla yetinmedi, kendisine yaptığım çevirileri ve bazı kitapları verdim. Dikkatle okudu. Bunları günlerce, haftalarca benimle tartıştı. Kısa bir süre içinde, çok iyi anlamıştı Rousseau'yu... Bana inanınız ki, son yıllarda yazıp bugün bastırmayı düşündüğüm kitapta, onun bu konuşmalar sırasında yaptığı yorumlardan pek çok şey vardır. Ali Ulvi Elöve İsmet Bozdağ, "Atatürk'ün Fikir Kaynakları", Milliyet Gazetesi, Yıl 25, Sayı 9709, 11 Kasını 1974, s. 5. Dipnot: Ali Ulvi Elöve, Türk şair, öğretmen, çevirmen ve dilci. Türk edebiyatındaki ilk çocuk şairlerindendir. Çocuk edebiyatı, edebiyat tarihi ve Türkçenin tarihi, grameri üzerine araştırmaları vardır. Dağ Başını Duman Almış sözleriyle başlayan Gençlik Marşı'nın sözlerinin yazarıdır.
Niçin sofra? Bir an için gözlerinizin önüne bir konferans salonunu getiriniz. Konuşmacılar vardır. Dinleyiciler vardır. Orada bir kalıpçılık ve bir resmiyet de vardır. Böyle bir yerde herkesin tartışmalara rahatça katılabilmeleri elbette ki mümkün değildir. Oysa bir sofranın etrafında yerken, içerken insanların cesaretleri artıp dilleri de
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.