Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda

En Beğenilen Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri Gönderileri

En Beğenilen Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri kitaplarını, en beğenilen Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri yazarlarını, en beğenilen Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Paşam, bu çocuğa boşuna emek vereceksin.” -“Niçin?” “Efendim, çoban hiç okur mu? Adam olur mu?” Bu saçmaları büyük bir dikkatle dinleyen Atatürk; -“Yahu, ne uzağa gidiyorsunuz. Ben de bir zamanlar tarlada kargaları bekledim. Dayımın çiftliğinde onun koyunlarını güttüm. Beni biraz zeki gören dayım: ‘Bu çocuğu okutmalı’ dedi. Bundan sonra beni askere okula yazdırdılar. Ben okudum, gördüğünüz yere geldim. Çobanlar okumaz diye bir nazariye yoktur. Bu çocuk da okur. Belki büyük bir adam da olur. Onu da zaman gösterir” dedi. Çoban Mustafa, Atatürk’ün Dolmabahçe’de mübarek naaşını yaşarmış gözlerle selamlarken, üzerinde Kuleli üniforması bulunuyordu.
Artık yalnız gramofon dinliyor ve düşünüyordu. Biraz önce burasını neşeye boğan misafirler, yiyip iç­mişler, birer ikişer başlarını alıp çekilip gitmişlerdi. Hepsinin evinde bir bekleyeni vardı. Çoluğu, çocuğu, eşi, anası, babası... Atatürk ise sadece düşünceleriyle başbaşaydı. Koca köşkte yapayalnızdı.
Reklam
Atatürk belki yapayalnızdı ama, bütün benliği Türk Milleti’yle doluydu. Bütün milletin de kalbinde yatıyordu. Aile mutluluğunu milletinin sevgisiyle değişmişti.
Türk dilinin sadeleşmesine, özleşmesine, yabancı sözlerden arınmasına önem verildiği günlerdeydi. "Kemal"in Arapça olduğu ve Türkçede "Kamal" diye bir söz bulunduğu ileri sürülüş. Atatürk de bu görüşü uygun bularak Kemal yerine Kamal diye yazmağa başlamış. Bizim bundan haberimiz yok. Yine O'nu Mustafa Kemal diye biliyoruz. Müstahdem arasında polislikten emekli olmuş Kemal adlı bir de sofracı vardı. Askerliğini Köşkte hizmet ederek yapıyordu. Bir akşam sofrasında üç kadeh içkiden sonra Atatürk bize dönerek şaka şeklinde: -«Dünyada ne kadar Kemal varsa hepsi eşektir.» dedi. Sofracı Kemal şaşaladı. Ne diyeceğini bilemedi. Toparlandı. Dili tutulmuş gibiydi. Dudakları titriyordu. Gözlerini Atatürk'ün yüzünden ayıramıyordu. Hepimiz bunun altından ne çıkacak diye merakla beklerken, Atatürk, sözlerini şöyle bitirdi: -Haaa anladım. Sen bana bakıyorsun. Sen de Kemalsin demek istiyorsun. Ben artık Kamal oldum. Kemal'ler başının çaresine baksın, dedi.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Çanakkale bölgesini teftişe giderken, Atatürk ona şöyle demişti: -“Çanakkale’ye gittiğinde aziz şehitlerimizi de ziyaret etmeyi unutma. Bu görevi yapacağına şüphem yok. Yalnız orada nasıl bir nutuk söyleyeceksin?” Atatürk, Şükrü Kaya’nın, söyleyeceği nutku düşünmeye başladığını görünce şöyle dedi: -“Dur ben söyleyeyim nasıl konuşacağını. Orada diyeceksin ki: ‘Ey burada yatan sevgili şehitlerimiz, sizi saygıyla anıyoruz.’ Sonra mehmetçik anıtının başında yapacağın konuşmada: ‘Burada rahat ve huzur içinde yatınız. Siz olmasaydınız, düşman bu kutsal topraklarımıza yayılacaktı.’ “ Şükrü Kaya, Atatürk’e tıpkı bu şekilde konuşacağını söyleyince Atatürk itiraz etti: -“Hayır böyle konuşmayacaksın. Bundan daha güzel konuşacaksın. Çanakkale’de yalnız bizim şehitlerimizi değil, bu topraklar üzerinde kanlarını döken yabancı muharipleri de saygıyla anacaksın. Diyeceksin ki: ‘Bu ülkenin topraklarında kanlarını döken kahramanlar. Burada bir dost vatan toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyun. Mehmetçikle koyun koyunasınız.’ “ Şükrü Kaya buna karşı çıktı: -“Paşam ben bunu yapamam” deyince Atatürk kızdı: -“Söyleyeceksin. Cihana karşı böyle konuşacaksın. Diyeceksin ki: ‘Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar. Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde rahat uyumaktadır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’ “
Sayfa 156Kitabı okudu
Anlattıklarına göre II. Abdülhamit'e genç subaylar el öpmeğe gelirmiş. Padişah el vermez, bir paçavra sallar, gelenler onu öperlermiş. Bir gün huzura genç bir subay çıkmış. Paçavra falan öpmemiş. Bir selâm çakıp, soldan geçmiş. Padişah : — Kim bu adam? Diye sormuş. — Mustafa Kemal... Demişler. — Sürün bu adamı...
434 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.