Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda

En Eski Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri Sözleri ve Alıntıları

En Eski Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri sözleri ve alıntılarını, en eski Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar'ın biraz canını sıkmış olacak ki, Atatürk'e şöyle dediğini duydum: "Paşam! Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın? Atatürk, Vasıf Çınar'ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi: "Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım..."
Sayfa 208 - Fer Yayınları
Büyük adamlara büyüteçlerle bakan eleştiricilerle, onları dürbünün ters tarafıyla izleyen müşkülpesentler hep yanılacaklardır. Çünkü büyük adamlar yakından herkes gibi olağan, ama yaptıklarıyla uzaktan başkalarına benzemeyecek kadar dikkat çekici kişilerdir. Onları önce insanlığından soyarak küçültenlerle insan üstü yaparak kutsileştirenler gerçekçi değillerdir.
Reklam
Bazı konuklar: "Paşam, bu çocuğa boşuna emek vereceksin." -"Niçin?" "Efendim, çoban hiç okur mu? Adam olur mu?" Bu saçmaları büyük bir dikkatle dinleyen Atatürk: -"Yahu, ne uzağa gidiyorsunuz. Ben de bir zamanlar tarlada kargaları bekledim. Dayımın çiftliğinde onun koyunlarını güttüm. Beni biraz zeki gören dayım: 'Bu çocuğu okutmalı' dedi. Bundan sonra beni askeri okula yazdırdılar. Ben okudum, gördüğünüz yere geldim. Çobanlar okumaz diye bir nazariye yoktur. Bu çocuk da okur. Belki büyük bir adam da olur. Onu da zaman gösterir." dedi. Çoban Mustafa, Atatürk'ün Dolmabahçe'de mübarek naaşını yaşarmış gözlerle selamlarken, üzerinde Kuleli üniforması bulunuyordu. Yıllar geçti ve bu çocuğun okuyup adam olduğunu gördük. Çoban Mustafa binbaşılığa kadar yükselmiş ve emekli olmuştur. Şimdi Yalova'da oturmaktadır.
Günlerden bir gün, ansızın köşkün kapısında bir kadın belirdi. Bu sırada Atatürk, köşkün merdivenlerinden inmekteydi. Kadın birden kendini yere atıp, Atatürk'ün ayaklarına kapandı, öpmek istedi. Fakat Atatürk, buna hemen engel oldu. "Esağfirullah" diye geri geri çekildi. Önce mahcup olmuş bir tavır takınmıştı. Fakat az sonra kızdığını anladım. Sert bir şekilde: "Ne istiyorsun?" diye sordu. "Üç çocuğum var, okula vermek istiyorum." "Peki siz ne iş yaparsınız?" Kadın ezile büzüle, adeta utanırcasına: "Öğretmenim.." diyebildi. Atatürk'ün canı adamakıllı sıkılmaya başlamıştı. Bir öğretmen, hem de "yeni nesili sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." dediği bir öğretmen gelsin. Onun ayaklarına kapansın. Olur şey değil. "Siz böyle yaparsanız, sizin yetiştirdiğiniz çocuklar ne yapar? Böyle bir hareket fani insanlara yapılır mı? Haydi, istediğin neyse çabuk söyle. Yalnız şunu iyi bil ki, kim olursa olsun, elini ayağını öpmek hiç de doğru değildir."
Can kulağıyla dinlediğim konuşma, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'na başlayış hikayesiydi. Atatürk son padişah Vahdettin tarafından Saraya çağrılmıştı. Kabul sırasında Vahdettin ilk olarak ona şu soruyu sormuştu: -"Şu gördüğünüz düşman gemilerini buradan nasıl çıkarabilirsiniz?" -"O gördüğünüz zırhlılar karada yürümez" -"Peki bu işi nasıl başarabilirsiniz?" -"Emredersiniz" -"Ne yaparsanız yapın, fakat bunları buradan kovun..." ve kendisine şu görevi veriyor: -"Yanınıza çalışabileceğiniz maiyetinizi alınız. Samsun'a hareket ediniz. Yarın Bandırma Vapuru hizmetinize hazırdır. Şark vilayetleri askeri müfettişi olarak yola çıkın. Allah yardımcınız olsun..." Padişah Atatürk'ün elini sıkıyor. O da saraydan ayrılıyor. Çürük Bandırma Teknesi Karadeniz'in azgın dalgaları arasında yol alırken işgal kuvvetleri işi haber almış fakat çok geç kalmıştır. İngiliz zırhlıları Bandırma Vapuruna yetişemeden Atatürk Samsun'a ayak basmıştır.
1971 TARİHLİ BİRİNCİ BASKISININ ÖNSÖZÜ
Madde kendinden uzaklaşıldığı zaman küçüldüğü halde, mana; kendinden uzaklaştıkça büyümektedir. Büyük olarak tanımladığımız adamlar,madde ve mananın bu perspektifine dikkate değer bir önem vermektedirler. Atatürk'ün ölümünden bu yana birbiri arkasına sıralanan yıllar gerisine gittikçe büyümesi,onun mana planındaki gerçek değerine işaretlemektedir.
Reklam
317 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.