Güray Süngü, Az Kalan Gölge adlı romanında içinde sürüklendiği manevi boşluğa anlam vermeye çalışan ve çıkış arayan insanın yalnızlığını anlatıyor. Roman kahramanı Osman oğlu Osman, etrafa ve zaman zaman kendisine de öfke duyuyor. İnsanlara hatta ailesine bile tahammül edemiyor. Çevresinde olup bitenleri izliyor ve insanlarla iletişimde zorlanıyor. Eser boyunca “abdest almaya giden baba” onun yüreğinde dinmeyen bir sızı olarak kalıyor. Ortamdan uzaklaşma, uzaklara gitme, Amerika’ya ulaşma düşüncesi Osman’ı heyecanlandırıyor. Ne istediğini bilmeden yalnızca gitmek istiyor.
Osman, siyasete pek bulaşmıyor fakat ülkede yanlış giden bir şeylerin olduğunu fark ediyor. Kendi çıkmazlarını anlatırken başörtü yasağı, derin devlet, hortumlanan bankalar gibi ülkenin girdiği çıkmazlara da değiniyor; kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette, diyor.
Düş Kesiği adlı romanıyla 2010 Oğuz Atay Roman Ödülü’ne, Kış Bahçesi adlı romanıyla 2011 Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü’ne layık görülen yazar “Az Kalan Gölge” ile de başarılı bir kurguya imza atıyor.
Eserde,metinlerarasılık tekniğine çokça yer veren Güray Süngü, zaman zaman masalsı anlatımdan ve felsefik düşünceden de yararlanıyor.
Roman kahramanı Osman, kucağında yuvayı temsil eden peygamber çiçeğiyle oradan oraya savrulurken hayallerinin ve yaşamındaki eksikliklerin tamamlanmasını umuyor.
“Eskisi cehennem imiş şimdisi araf demek ki gelecek cennet. Bu da umut demek oluyor galiba.”