Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu

Necip Fazıl Kısakürek

En Eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu Gönderileri

En Eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu kitaplarını, en eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu sözleri ve alıntılarını, en eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu yazarlarını, en eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yunan, sadece akıl ve (plastik) zevk harikasıdır. Aklı uzanabileceği en uzak noktalara kadar götürmüş ve nihayet ona “geber, sende iş yok!” diyebilmiştir. Fakat ruh emrinde büyük aklı bulamamıştır. Bu da zaten filozofun değil, peygamberlerin işidir. Böyleyken, tek başına rehbersiz akıl nereye kadar gidebilir, göstermiş ve nasipsiz Batıya örnek olmuş tefekkür zemini… Din olarak inandığı ustûre, (Mitoloji)lere gelince, hayal gücünü belirtmekten ileriye geçemez, beşeri hırslarla dolu tanrı tasavvurlarından ibaret bir oyuncak panayırı…
(Epikür)ü bizde yanlış anlarlar. Zevk ve sefa meselesi… Bizde bu felsefe, cismani, şehvani manada zevk ve sefa olarak anlaşılır. Hayır! (Epikür) bu değildir. (Epikür) öyle ruhi hasletler arar ki, ruhi safhaya ve neş’eye, şevke varmanın ahlakı yolunda gider. Ama bu şevk’e varacak bütün yollardan mahrumdur. Onun için, mecburidir, felsefenin cismani telakki edilmesi… Tasavvufta bu en büyük dava… Büyük safa… Fakat o safhaya gidecek yol?.... İsimle olmaz bu iş…. Mesela Hayyam bizce tam (Epikür)cüdür. Bedbin bir felsefe içinde keyfine bak, hükmü… Bu hükmün insanı saadete ulaştıramaz; olsa olsa hislerini iptal etmeye götürür. Ebediyet tefekkürü önünde duygusuzluk telkin eder ve cismani planda kalır. Fakat kurcalamaktan alıkoyucu bir tarafı… (Epikür)ü yanlış anlayanlardan olmayalım, yalnız manasını bilenlerden, yolunu kapalı görenlerden olalım…
Reklam
Asıl Roma’da ve (Epiket) isimli filozofta tecellisini bulan bu ahlak(stoisizm) adını taşır. (Epiket) bir köledir. Onun ayağını işkence aletinde burkarlar, bükerler. Hiç ses çıkarmaz. Gayet sakin bir tavır ve tonla der ki: “-Daha fazla bükerseniz ayağım kırılacak!” Bükerler ve ayak, mühtiş bir sesle kırılır. Verdiği cevap: “-Demedim mi?...” (stoisizm) ahlakı budur ve (metafizik-madde ötesi) bir dayanağa malik değildir. Sadece insan benliğinin madde açısına karşı hissiz tavrı… Satıhçı Romalı bünyesinin satıh ahlakı…
Kitap mevzuunda memleketimizin ne halde olduğunu görmenizi isterim. Bunu bir cümle ile geçeyim; Profesörlerimiz kitapsızdır, şairlerimiz kitapsızdır. Yahya Kemal’in yüzüne söylemiş ve onu kitaplık bir cehde davet etmiştim: “O nedir senin yaptığın? Radyum gibi miligram miligram tartılan keyfiyetin bile kemiyete istinadı şarttır!” Bu ona çok tesir etmişti; son zamanlarda bir hamaratlık gelmişti ona… “Hürriyet” gazetesinde, şiirleri çıktı, ama yine kitaplık çapta değil… Ne yazık ki, bizde kitaplık çapta adam yoktur. Fransa’da bir lise mualliminin bile eseri vardır. Bugün Avrupa kültürüne örnek birçok adam vardır ki, ana eserlerini doktora tezleri olarak vermişlerdir.
Zeki bir (sofist) talebe gidiyor, hocasına diyor ki; "- Senden ben avukatlık icazeti alacağım! Fakat sen bilmem ne kadar para isteyeceksin! bu parayı vermeye şimdilik muktedir değilim. İleride kazanacağım ilk davadan ödemek üzere bana ders verir misin?" Adam: "- Olur diyor; "sana ders veririm, kazanacağın ilk davadan benim
Gerçekten bu dünyada müessirleri bilinmeyen ve mucize çapında görülmeye değer iki büyük vakıa vardır. Biri yunan zuhuru, öbürü de uçsuz bucaksız çöllerde insanı sarhoş eden bir mana rüzgarı halinde esici Arap dili... Bir devenin adım atışını 72 ayrı kelimeyle ifade eden bu dil, önceden badiyede hiçbir (metropolis-büyük şehir) kurulmaksızın ve hiçbir insani tefekkür kaynaşmasına şahit olmaksızın, nereden ve nasıl gelmiştir? Yunan harikası gibi bu da kaynak bakımından büyük meçhullerden biri...
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.