En Eski Biletimiz İstanbul'a Kesildi Sözleri ve Alıntıları
En Eski Biletimiz İstanbul'a Kesildi sözleri ve alıntılarını, en eski Biletimiz İstanbul'a Kesildi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Diyarbakır’da, Hançepek’te, Gavur Mahallesi’nde başlayan, ancak benim fikrim dahi alınmadan, alelacele, sadece ve sadece anadilimi öğrenmem için İstanbul’a postalanmamın ardından, geriye kalan yaşamımı, benim hiç de hayal edemeyeceğim şekilde etkileyen o anın, o yolculuğun gerisinde Diyarbakır’da bıraktığım Türkçe ‘gavur!’, Kürtçe ‘fılla!’ sözcüğü, daha İstanbul’a ayak basar basmaz götürülüp yerleştirildiğimiz Şişli’deki Karagözyan Ermeni Yetimhanesi’ndeki çocuklar, yani Ermeni arkadaşları şivelerine ve hallerine bakıp damgayı bastılar: ‘Koşuuun! Koşuuun! Anadolu’dan Kürtler gelmiş…!’’
"Söliyem, söliyem ama boşına. Çığhardığın çoraplari yatmadan evel yastığın altına koy ki, sebehleyin kolay bulasan diyiyem ama, ben bahan söliyem, ben bahan dinliyem. Gene hanki cehneme keyboldi getti çorabının teki?!"
"Vee günlerden birgün yapacak herhangi bir iş oyapanacak bir sey bulamayınca Tanrının canı sıkıldı.Epeyce düşünüp taşındıktan sonra nihayet yeni bir sey yaratmaya karar verdi."
“Bir finduğun içini.... yar sensiz yiyemem...”
Masallarda, kitap sayfalarında, türkülerde nedense hep bu tür aşklardan söz edilirdi: Leyla ile Mecnun! Ferhat ile Şirin! Tahir ile Zühre! Kerem ile Aslı! Romeo ile Jülyet! Hepsi de “bir funduğun içini” yalnız başlarına yemedikleri için mi gitmişlerdi öte tarafa? Öyleyse hepsinin de canı cehenneme! Bazen insanlar “bir finduğun içini” yalnız başlarına yemeyecekleri kadar mı salaklaşıyor, bu denli mi duygu yüklü oluyorlardı? Duygusallığın doruk noktasına yuva kuranlara aşık mı dinliyordu? Yoksa aşk, salakların için düştükleri bir tuzak, kendi başlarına ördükleri bir koza mıydı?
Sayfa: 72-73