Bilimin Öteki Yüzü

Senai Demirci

Öne Çıkan Bilimin Öteki Yüzü Gönderileri

Öne Çıkan Bilimin Öteki Yüzü kitaplarını, öne çıkan Bilimin Öteki Yüzü sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bilimin Öteki Yüzü yazarlarını, öne çıkan Bilimin Öteki Yüzü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zamanın Kısa Tarihi’nde, Hawking, Papa’nın duymasından çekindiği konuyu anlatıyor. Yani, kâinatın bir başlangıç ânı ve dolayısıyla bir yaratılış ânının mevcut olmadığını ileri sürüyor. Hawking’e göre, “kâinatın bir başlangıcı oldukça, bir Yaratıcısı olduğunu varsayabiliriz. Fakat kâinatın bir başlangıcı yoksa, bu, Allah’ın yaratıcı rolüne ilişkin derin şüpheler uyandırmaz mı?” Yine ona göre, "Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların böyle bir başlangıca inanmalarının kaynağında, kâinatın başlangıcını açıklamak için bir 'ilk sebep' kavramının gerekli olduğunu sanmaları var. Bu yolla, kâinatta her olay bir önceki olayın sonucu olarak açıklanır, ama kâinatın kendisi ancak bir başlangıcı oluşuyla açıklanır." Yani, Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlar Hawking’e göre, sadece kendisinden önce hiçbir olay olmayan bir olaya ‘Allah’ın işi’ diyebilirler. Bir olay, kendisinden önceki bir olayla açıklandığı müddetçe, ona ‘Allah’ın işi’ denemez. Çünkü bu olay, bir önceki olayın sonucudur; Allah’ın işi değil.. O yüzden, bir Yaratıcıya inanmak isteyenler, kendisinden önce hiçbir olayla açıklanamayan, yani öncesiz, sebepsiz bir olay bulmak zorundalar. Kâinatın başlangıcı da bu iş için en uygun olaydır. Çünkü ondan önce sebep olarak gözükecek hiçbir şey yoktur.
Reklam
“…Aklın gücüne inanarak yaşamış bir bilim adamı için, serüven beklenmedik şekilde sona erer. O cehalet dağlarını tırmanmıştır; en yüce zirveyi fethetmek üzeredir, en son kayaya doğru kendini çeker ve tam o sırada, asırlardır orada oturan bir grup ilâhiyatçı onu ‘hoşgeldin’ diye karşılar. “
Sayfa 145Kitabı okudu
Bugün çekim meselesinde, elmanın düşmesine o gün Newton'un şaşırdığından daha az şaşırmamız için bir sebep yok.
bilimin determinist yorumunu bilmeden bilimin aslı kabul eden biri, zamanla determinist bir kâinat anlayışını özümsüyor. Gizliden gizliye, sebep-sonuç zincirini benimsemiş oluyor. Gerçi yine “Herşeyi yaratan Allah’tır” diyor, ama pekâlâ meyveyi ağaçtan, ağacı tohumdan, tohumu meyveden bilebiliyor. Ya da, yağmuru buluta, bulutu su buharına, su buharını yağmura verebiliyor. O haliyle, kendisi inancının sağlamlığından istediği kadar emin olsun, Allah’ı ancak ‘İlk Sebep’e indirgemiş oluyor. O’nu, birçok filozofun ve de birçok bilim adamının kabullendiği üzere, ‘kâinatı yaratıp da saat gibi kurmuş; işleyişinin devamını kâinatın kendisine bırakmış’ görebiliyor. Bu yüzden, ilâhî sanatın nice tecellîsini, kâinat içinde onun zahirî sebebi görünen şeye veriyor. Sözgelimi, güneş ile yeryüzünde hayat arasında bir bağ görüyor. Buradan yola çıkıp, farkına bile varmadan, hatta güneşi vesile edip Allah’ı anma adına, ‘hayat kaynağımız Güneş’ diyebiliyor. İlâhî bir vasıf olan ihyayı, yani hayat vermeyi, dolayısıyla da Muhyi ismini, böylece Allah'ın bir mahlukuna da izafe etmiş oluyor.
Peki, bilim dinle çatışır mı? Kim ayırdı bu yolları?
Reklam
226 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.