Bir Yeniçerinin Hatıraları

Konstantin Mihailoviç

Sayfa Sayısına Göre Bir Yeniçerinin Hatıraları Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Bir Yeniçerinin Hatıraları sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Bir Yeniçerinin Hatıraları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sonra müezzin denilen din adamları elinde bir kılıçla minberin üçüncü basamağına çıkar. Dua eder ve der ki, “Hz. Muhammed’in dini diğerlerinden üstündür. Herkes için ve gâvurlarla çarpışmışlar için dua edin. Gâvurlara doğru at sürenleri gördüğünüzde selamlayın ve ellerini, ayaklarını öperek onları şereflendirin. Artık bu savaşların tamamına katılacak ve Hz. Muhammed’e layık olacaksınız. Çünkü sonsuz kudreti olan Allah, bize bu kılıcı kendimizi savunmamız ve gâvurları cezalandırmamız için verdi."
Sayfa 48 - Ayrıntı
Konuş: Yoksa Başınız İkinci Sürgünü Verebilen Söğüt Ağacı Değil
“Prens Lazar ve Voyvoda Krajmir Beyazıd’in önüne getirildi. Beyazıd Kosova Meydan Muharebesinde öldürülen babası I. Murad’ın musalla taşında yatan cesedini göstererek Prens Lazar’a: Babama karşı koymaya nasıl cesaret edebildin? dedi. Lazar sükûtunu muhafaza edince Voyvoda Krajmir ona: Benim yüce prensim, Sultan’a cevap verin; zira başınız ikinci defa sürgün verebilen bir söğüt ağacı değil” dedi.”
Sayfa 59 - AyrıntıKitabı okudu
Reklam
Yalnız ordu değil, sultanın bizzat kendisi de bizim gibi büyük zorluklarla Trabzon’a doğru yol almaktaydı. Bu şu sebeplerden ötürü bu kadar güçleşmişti: birin­cisi katedilecek mesafenin çok fazla oluşu, İkincisi yerli halkın saldırıları, üçüncüsü açlık, dördüncüsü ise yüksek, sarp ve geçit vermeyen dağların bulunuşu. Üstelik bu dağlar her gün yağmur yağdığından ıslak ve kaygandı­lar. Yol, hayvanlar tarafından çiğnenmekten çok bozulmuştu. Çamur ise atların böğürlerine kadar çıkmaktaydı. Nihayet bu tür büyük zorluklarla Trabzon topraklarına çok yakın bir dağa eriştik. Dağdan aşağı inmeye başladığımızda yolun tahrip edilmiş olduğunu ve yıkılan ağaçlarla kapatılmış bulunduğunu gördük. Oysa yalnız sultanın 100 arabası mevcuttu. Bu araba­ların hepsinin çamura saplanmış bulunması yüzünden ordunun hiçbir yöne hareket edemeyeceğini anlayan sultan, arabaların parçalanmalarını ve yakıl­malarını emretti. Atları ise isteyenlere istedikleri kadar almaları için verdi.
Sayfa 73 - "Konstantin Mihailoviç" TARİH ve TABİAT VAKFI, Tarih Serisi No:12, İstanbul 2003 [ISBN 975-6596-12-0]Kitabı okudu
Trabzon, Sinop gibi uzakta, Karadeniz’in öbür tarafından doğu istikametinde bulunur. Trabzon ülkesi büyük ve dağlıktır. Her tarafından kâfirlerle sarılıdır. Bunların hepsi Büyük Han, Uzun Hasan, Canik Beyi gibi Tatarlardır. Bu Tatar hükümdariarı, Trabzon imparatorunun komşuluğunu, kendileriyle aynı kâfir inanışını paylaşan Türk sultanının komşuluğuna tercih ederlerdi. Bu yüzden biz, Trabzon’a giderken yol boyunca bu Tatarların ve Rumların pek çok tecavüzlerine tahammül etmek zorunda kaldık.. Trab­zon’un yukarı tarafında, Büyük Han’ın ülkesinin yanında bir hükümdarın büyük ve çok nüfuslu ülkesi bulunur. Ve bu ülkede öyle bir birlik hüküm sürmektedir ki, buraya hiçbir kâfirin düşmanlık yapmaya gücü yetmez. Bu memlekete Türkler Goristan, yani halkı bol ülke derler.
Sayfa 73 - "Konstantin Mihailoviç" TARİH ve TABİAT VAKFI, Tarih Serisi No:12, İstanbul 2003 [ISBN 975-6596-12-0]Kitabı okudu
Sultan Mehmed babası Murad’dan sonra tahta çıktı. Çok kurnazdı ve mütareke vesilesiyle aldatabildiği herkesi aldatıyordu. Tebaasının sadakatsizliği onu kaygılandırıyordu ve ona sitem edildiğinde deliye dönüyordu. Üvey anası olan despotun kızı Mara’yı cömertçe bir çeyizle despota gönderdi.
Biz, Niğbolu’da Tuna kıyısında ordugah kurduğumuzda ve voyvoda Drakula’nın ordusuyla karşı kıyıda nehrin geçilmesini engellediği sırada, sultan yeniçerilere hitap etti: “Benim sevgili koçlarım, bana ait olan her şey ve özellikle hâzinem size aittir. Şimdi, bana akıl verin, zirâ bu size yakışır. Düşmanıma karşı öte yakayı nasıl geçebilirim”. Onlar cevap verdiler: “Saadetlü sultanım, birkaç gemi hazırlat. Biz geceleyin karşı tarafa varabil­mek için kellelerimizi koltuklarımıza alacağız”. Bunun üzerine sultan, ken­dilerine 80 büyük ve donatılmış gemi ve diğer savaş gereçleri, ateşli silahlar, havan topları, büyük çaplı toplar, taş gülle atan toplar verilmesini emretti. Karanlık bastığında gemilere binerek nehrin aşağısına doğru süratle ilerle­meye başladık. Öyle ki, duyulacak ne bir kürek ne de insan sesi vardı. Böylece karşı kıyıya, onların ordusunun bulunduğu yerin yüz adım aşağısına varmayı başardık. Orada etrafımızı hendek ve siperlerle sardık, topları yerle­rine koyduk, etrafımız daire şeklinde kalkanlarla çevirdik ve çepçevre mız­raklar diktik. Bu vaziyette süvariler bize hiçbir şey yapamazlardı. Bundan sonra gemiler tekrar karşı yakaya doğru yol tuttular ve bütün yeniçerileri bizim tarafa geçirdiler.
Sayfa 80 - "Konstantin Mihailoviç" TARİH ve TABİAT VAKFI, Tarih Serisi No:12, İstanbul 2003 [ISBN 975-6596-12-0]Kitabı okudu
Reklam
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.