Birinci Cihan Harbinde Bir Yedek Subayın Hatıraları Gönderileri
Birinci Cihan Harbinde Bir Yedek Subayın Hatıraları kitaplarını, Birinci Cihan Harbinde Bir Yedek Subayın Hatıraları sözleri ve alıntılarını, Birinci Cihan Harbinde Bir Yedek Subayın Hatıraları yazarlarını, Birinci Cihan Harbinde Bir Yedek Subayın Hatıraları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İbretle okunacak dört yıllık bir siper ve esaret hayatım var. Bu hayat bence kusurlu yazılmışsa da görülmeye ve okunmaya değer..."
Faik Tonguç
Birinci Dünya Savaşı’nda Bir Yedeksubayın
Memleket idaresinde önemli görevler üstlenen ya da üstlenmek isteyen bu gibi insanların sık sık tekrar ettikleri fazilet, ahlak, millet ve vatan sevgisi gibi kavramları bu türden ihtiraslarını maskelemek için kullandıklarına inandım.
ilkokuldan yüksek öğrenimi bitirinceye kadar, halk ha yatı hakkında bize hiçbir bilgi verilmemişti. Sınıf geçmek ve bir diploma alabilmek için yıllarca kafalara doldurulan bilgi, hayatta bir işe yaramıyordu. Küçük yaştan beri iş hayatında pişmiş, öğrenimi olmayanlar ya da kendi hesaplarını yapacak kadar kıt olanlar daha çok başarıyorlardı bu işi. Yükseköğrenim başka memleketlerde olduğu gibi bizde, hayatta başarı için bir anahtar vermiyor, aksine başka kapıları da kilitliyor. Amacı, devlete memur yetiştirmek için kurulmuş birer kurum olmaktan ileri gidemiyor.
Avrupa'nın en sevilmeyen milleti Almanlardı. Eşsiz askeri üs tünlüklerine dayanarak çok bencil hareket ediyorlar, halkın dostluğunu kazanamıyorlardı. Burada çeşitli rütbedeki subay larla konuşuyoruz. Türkiye'den, Türkiye'nin işlenmemiş bakir topraklarından söz ederken adeta ağızlarının suyu akıyordu. Sibirya'da Omusk şehrinde Türklerle beraber yaşamış, biraz Türkçe öğrenmiş biri vardı ki, savaş biter bitmez Türkiye'ye gelerek ne büyüklükte bir çiftlik kuracağını şimdiden tasarla mış bulunuyordu. Kimi fabrika kuruyor, Türkiye'yi benimser fikirler yürütüyorlardı. Müttefik değil miymiş? Türkiye demek Almanya demekmiş. Savaştan galip çıkarsak çekirge gibi memleketi istila edecekleri, istedikleri gibi at oynatacakları anlaşılıyordu. Gördünüz mü başımıza gelecekleri? Memleketi kurtarmak için bir savaş da Almanlarla yapmak zorunda kalacağa benziyoruz!
Yaradılış ve zeka itibariyle bizim erlerle Fransız eri arasında hiçbir fark yoktur. Tek fark birinin okuyup yazma bilmesi, kafasının basit bilgilerle zenginleşmiş olması, ötekinin bundan yoksun bulunmasıydı. Bu yoksunluğun başlıca sebeplerinden biri, halkı düşünen ve hayat seviyesinin yükselmesini ideal sayan ve buna çalışan, bir idarenin kurulmamış olmasıdır. Türk ve Müslüman olması yüzünden yüzyıllardır topladığı tepki ve dış baskıların yanı sıra başa geçenlerin kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmemesi, daha da kötüsü halkın cahil kalmasında çı karı olan yobazların da bunda payının bulunmasıdır. Çok ağır şartlarla toplanan vergiler, yine ağır şartlarla yapılan borçlarla saraylar, köşkler yapılır, sefahat alemlerinde ziyan edilir, Türk halkı devamlı Fransız, İngiliz köylüleri, bankerleri için çalışır.
Avrupa borsalarında, sağlam ve karlı olduğundan daima aranan değerli Türk tahvillerinin borçlusu, memleketin biricik üreticisi olan Türk köylüsüdür. Halkımız için dayanılmayacak derecede ağır olan hayat şartları, Rus halkı için mevcut değil di. Çoğunluğu okuma yazma bildiği halde, sert iklimin insan larına özgü ağır davranışları görülüyor, ahmaklıkları yüzlerin den okunuyordu. Başka milletlerin üstünde bir korunmaya erişmiş olan bu mujiklerin yerinde bizim köylülerimiz olsaydı az zamanda Batı milletlerinin eğitim ve uygarlık düzeyine ulaşacağı kesindi.