Son dönemde en çok merak ettiğim yazarların başında geliyor Murat Gülsoy. Bu nedenle bu yıl boyu her ay külliyatından bir eser okuyorum. Mart ayı için seçtiğim eser, “Bu Kitabı Çalın” isimli öykü kitabı. Kitap, on iki öyküden oluşuyor ve ben her birini büyük bir merakla okudum. Modern dünyanın yalnız insanının çırpınmaları, ruh halleri ve arayışları ana temaları altında öykülerin genelinde göze çarpan üstkurmaca öğeleri, metinler arasılık, öykülerinin içinde kendi öykülerinden bahsetme, gerçekliğin belirsiz halleri ve bilinç akışına yakın postmodern anlatımlar bana çok keyifli bir okuma sundu.
Bir yazar neden yazar? Yazarken zihninden neler geçer? Metnin yazarı aslında kimdir? Karakterleri metnin içinde “can bulunca” yazardan bağımsız varlıklara mı dönüşürler? sorularını satır aralarında kurcalayan bu öyküler, ruhumda halen okuduklarımdan beslenmeye devam eden edebiyatçı kimliğimi ihya etti. Kurmaca metinleri, kurmaca olduklarını okuyucuya fark ettirerek böylesine yazabilmek hiç de kolay değil. Ünlü İspanyol ressam Velazquez’ın sırrı yüzyıllardır çözülemeyen “Nedimeler” tablosunda ressamın kendisine ve aynı zamanda o esnada resmettiği tablonun bir yansımasına da yer vermesi misali bir çabadır edebî metinde bir yazarın varlığını okuyucuya hissettirmesi.
Murat Gülsoy’un öyküleri, postmodern edebiyatın “tehlikeli” sularında güvenli bir liman gibi. Çünkü samimi üslubu ve akıcı diliyle okuyucuyu metinlerindeki anlatıcıya hep yakın tutuyor, karanlık sularda sürüklenip gitmesine izin vermiyor. Önümüzdeki ayın seçkisini okumak için can atıyorum.