“Bu küçük anılar;beni ağırlaştıran cebimdeki taşlar. Kederi ve sıkışan kalpleri anımsatıyorlar.”
.
Virginia Woolf misali..Hepimizin ceplerinde ruhlarımızı ağırlaştıran taşlar var aslında. Bilhassa kadınların. Her adımımızda hissettiğimiz, kimimizin onlarla birlikte nefes almayı öğrendiği, kimimizin giderek dibe batmasına sebep olan. Evlilik de o taşlardan biri.
.
30 yaşına gelmiş, Cezayir’de ailesini bırakıp Fransa’da düzenini kurmuş bir kadın. Bir gün annesinden bir arama geliyor. Yanıtlıyor ve şunu öğreniyor: Kendinden 4 yaş küçük olan kız kardeşi evleniyor. Annesi devam ediyor:
“Duydun mu? Bir tek sen kaldın!”
Ve tabii ki kardeşini bu özel günde yalnız bırakmaz, Cezayir’e gitmesi gerek. Hem de tüm bekarlığıyla!
.
Zenginliklerimiz (ki çok sevmiştim!) ile tanıştığım yazar Kaouther Adimi yine Cezayir-Fransa ikileminde kalan bir karaktere odaklanıyor. Göçmenlik ve ait olamamak ile birlikte kadın olmaya dair de yazıyor bu eserinde. Bilhassa kadınlara dayatılan “evlenmezsen bir başına ölürsün, belki seni kedilerin yer ve 6 gün sonra ölü bedeninle karşılaşır komşuların” cümlelerinden, “birinin eşi, birinin annesi olmadan tek başına ilerleyen” kadın olmaktan bahsediyor.
Oldukça sade,kimi yerlerde tüm acı gerçekliğe rağmen gülümseten bir eser Cebimdeki Taşlar.
.
Zenginliklerimiz’i dile kazandıran Damla Kellecioğlu, Adimi’nin bu eserinde de bizimle
.
Kapak tasarımı ise Burak Tuna çalışması