Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkiye’de Siyasî İdeolojiler

Cereyanlar

Tanıl Bora

Cereyanlar Gönderileri

Cereyanlar kitaplarını, Cereyanlar sözleri ve alıntılarını, Cereyanlar yazarlarını, Cereyanlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerileme hızlanıp beka kaygısı baş gösterdikçe, okuryazarlar, seçkinler arasında bu defa dünya bilgisine karşı acilci ve faydacı-araçsalcı bir ilgi infilakı olacak; üstünlük kompleksinden de bir aşağılık kompleksi doğacaktır. Osmanlı'nın son onyıllarının düşünce dünyası, bir merak infilakıyla beraber, bu telaş ve karmaşaya boğulmuştur.
Tarihçi Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı'nın parlak çağında Hıristiyan rahipler İslam hakkında ayrıntılı bilgi ve ilgi sahibi iken, Müslüman ulemanın Hıristiyan dünyasına karşı ''batıl dindir, bilmeye gerek yok'' kayıtsızlığı içinde bulunduğunu söyler. Osmanlı Ulemasının, kendi ülkesindeki hıristiyan ve yahudiler hakkında da meraksız olduğunu ekler. İslam içi bir dava olarak, onyıllarca savaş halinde bulunulan İran'ın Şiiliği üzerine de az sayıda polemik risalesinden fazlası yoktur. İslam felsefesinin Eski Yunan'la Rönesans ve Aydınlanma arasında köprü kuran ''altın çağının'' eserleri de alaka dışıdır. Sistemli bir ilgisizlikle, ferah gönüllü bir meraksızlıkla karşı karşıyayızdır.
Reklam
Osmanlıca'da ''merak'' kelimesi, 19. yüzyılın son çeyreğinde hâlâ malihûlya, yani melankoli anlamında, marazi bir durumu anlatmak için de kullanılıyordu.
Sosyal Darwinist ideolojik söylem unsurlarının popülerleşmesi ve vulgerleşmesi, milliyetçilik ve militarizmin güdümünde gerçekleşti. Var olabilmek için güçlü olma ve mücadele etme icabını ahlaklaştıran söylem, milliyetçiliğin militarizmle sıkı sıkıya kenetlenmesinin tutkalıydı zaten.
Rojava demokratik-özerk yönetimi, Suriye rejimine ve kayda değer si­lahlı güçleri Selefi, çoğu İslamcı Suriye muhalefetine karşı laik-seküler bir "üçüncü yol" açma iddiasının yanı sıra, ulus-devlet modelini aşma savında­dır. Anayasa yerine geçen Rojava Toplumsal Sözleşmesi, Kürtlerin yanı sı­ra Asuri, Süryani, Ermeni, Çeçen ve
Sayfa 880 - İletişim Yayıncılık
Mağrip'te demokratikleşme talep eden kitlesel gösterilerle başlayan "Arap Baharı" 2011 ilkbaharında Suriye'ye intikal etti. Devletin protestolara kar­şı gayet şedit tutumu, Batılı güçlerin istemedikleri Esad rejimine 'diploma­tik' cephe alması ve Suudi Arabistan-Türkiye-Katar ekseninin rejimi devir­meye davranan
Sayfa 879 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Muhafazakar edibeler Münevver Ayaşlı ve Samiha Ayverdi, Kemalizmin yeni kadın ülküsüne karşı, eski kadının kıymeti üzerinde ısrar etmişlerdi. Okumamış ama "şifahi kültürü" ile bilge, "sabırlı, temkinli, vakarlı, şefkatli, bilhassa hamiyetli" - ve tabii "yerli ve milli" olan eski kadın, sokağa salına­rak ahlaken düşen yeni kadından daha yüksekti ona göre.
Sayfa 800 - İletişim Yayıncılık
Kadın kişi ne­dir ki. İnsanın çilelisi... -Füruzan, Parasız Yatılı (1971)
Sayfa 777 - İletişim Yayıncılık
Simone de Beauvoir, "Kadın doğulmaz, olunur" şiarıyla, cinsiyetin salt biyo­lojiyle belirlenmeyip, toplumsal yapılar ve deneyim içinde inşa edildiğini or­taya koymuştu.
Sayfa 774 - İletişim Yayıncılık
Analar doğurur faşistler öldürür.
Sayfa 773 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Zulüm en evvel zayıfa musallat olur. -Nezihe Muhiddin
Sayfa 754 - İletişim Yayıncılık
1927'de Türk Kadın Birliği seçme seçilme hakkı talebini resmen benimsedi. Türk Kadın­lar Birliği ve onun lideri Nezihe Muhiddin'in oy hakkı mücadelesi, Türkiye'de feminizmin 20. yüzyıldaki seyrinde iki büyük dönüm noktasından bi­ri olacaktır. Bu dönüm noktasının sembol ismi, Nezihe Muhiddin'dir (Tepedelengil, 1898-1958) - Erken Cumhuriyet dönemi feminizminin, abidevi denebilecek şahsiyeti...
Sayfa 754 - İletişim Yayıncılık
1923'te Resimli Gazete'de Fevzi Lütfi'nin "Erkeklerin Küstahlığı" başlıklı yazısı: "Efendi, kime güvenerek bu kadar ters konuşuyorsun, kar­şındaki halayığın mıdır, esirin midir?" Tatlı bir ironiyle devam eder: "Bahti­yar Türk kadını, meğer seni ne çok düşünenler varmış... Bilen sana karışıyor, bilmeyen sana karışıyor." Erkek feminizmini, en azından vesayetçi suretiy­le, kendini sönümlendirmeye çağıran açık bir mesajla sona erer yazı: "Kadın ne olacaksa kendisi olacaktır. (...) Kadın düzelmek, yaşamak için bizim fik­rimize muhtaç değildir."
Sayfa 753 - İletişim Yayıncılık
Modernleşmenin mutlaka ahlaki yozlaşmaya yol açmasa da, tutunum ve anlam bunalımına yol açan 'yan etkileriyle' ilgili kaygıların konusu, yine ka­dınlardır. Modem toplum hayatıyla baş etmenin güçlüklerinin, onları bas­bayağı hasta edeceği düşünülür. 1920'lerin ikinci yansında basında uzun sü­re devam eden "genç kız intiharları" tartışması, bu zihniyet kalıbına oturur. Her alandan (erkek) uzmanlar, bu intihar 'modasını', kadınların büyük top­lumsal değişime uyum sağlayamamalarıyla, içine düştükleri mefküresizlik­le, içtimai rabıtaların gevşemesiyle, kadınların müfrit hassasiyetleri ve ma­razi ruhlarıyla açıklarlar. Türkiye'de ruh hastalıkları ilminin öncüsü sayılan Mazhar Osman (Usman, 1884-1951), bu toplumsal tehlike karşısında, ka­dınlar için koruyup kollayıcı bir işlevi olan çokeşlilikten vazgeçmemek ge­rektiğini yazmıştır.
Sayfa 752 - İletişim Yayıncılık
Müfide Ferit (Tek, 1892-1971) 1919'da feminist kimliğini sahipleniyor ve feminizmin düşmanlarının sarih bir tarifini yapıyordu: "Hodbin aile reisleri, iktisadi mevkilerinin fakirleşeceğini zanne­den sahib-i sanatlar, rekabetten korkan politikacılar ve kadını daima kendi­lerine münhasır, şahsiyetsiz birer zevk aleti bırakmak isteyen [ ler]..."
Sayfa 749 - İletişim Yayıncılık
1.245 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.