Zaman göz açıp kapayana dek geçiyor, Gustave'ın dediği gibi. Sen bugün pazartesi sanıp dururken bir de bakıyorsun perşembe oluvermiş. Güz bitti derken insan kendini hop diye bir dahaki yazın ortasında buluyor.
İnsan çok tuhaf, olmayacak şeylere alışabiliyor kimi kez, gizemin zamanla açığa çıkacağını düşünürken gizemin içinde yaşamaya başlıyor, çekilemeyecek şeyler çeker oluyor...
Yaşam ki devinimle ritim kazanır ama katı bir imge zamanı ortadan kesip dilimlere bölerek devinimi yok eder, uçucu, elle tutulmaz, en gerekli en öz zaman kıymığını seçmezsek eğer.
Cortazar öyküleri, Taocu Çin klasiği Zhuangzi'deki bir öyküyü anımsatır: Rüyasında kelebek olduğunu gören bir adam, uyandığında, rüyasında kelebek görmüş bir adam mı, yoksa rüyasında insan olduğunu görmüş bir kelebek mi olduğunu anlayamaz.
Bakmasını bildiğimi sanıyorum, bildiğim bir şeyse bu baktığım. Her bakıştan yalancılık sızdığını, çünkü her bakışın bizi, en ufak bir güvencemiz olmaksızın kendimizden dışarı ittiğini de biliyorum
yaşam ki devinimle ritim kazanır ama katı bir imge zamanı ortadan kesip dilimlere bölerek devinimi yok eder, uçucu, elle tutulmaz, en gerekli en öz zaman kıymığını seçmezsek eğer
açık konuşalım, yalnızca benim gerçeğim olan bir gerçeği mi söylüyorum, öyleyse gerçek salt benim yutabileceğim türden midir ki içimden böyle hep koşmak ve bu şeyi (bu şey neyse) bir yolunu bulup bitirmek geliyor.