İnançsız bir insan tasavvur edilemez. Çünkü insan kendi değerini anlamak ve yapıcı gücünü ortaya koymak için herhangi bir şeye inanmak zorundadır. Eğer biz hiçbir şeye inanmasaydık, genellikle faaliyetsiz olurduk. Yani bütün davranışlarımızın inandığımız değerlerin tasvir ettiği hedeflere ulaşmak amacıyla yapıldığı bir gerçektir. Bu nedenle Bühler'e göre inanç, insanın başta gelen bir ihtiyacıdır ve düzenli bir hayat kurmak için samimi bir inanç gereklidir.
İslam'a göre dünyadaki maddi şeyler birer araçtır. Eğer amaç haline gelirse insanın zihni hep onlarla meşgul olur, kalbi katılaşır, ruh sağlığı bozulur.