Güneş açmıştı o çekingen mavi gözlerinin göğünde. Hem kaç güneş. Dünya güneşinin lafı mı olur, insanın sevinci, umudu, düşleri vurduğunda gözlerinin içine...
¶¶
Umut'a Tezgâh Kurmak (2/2)
Orta 1'de küçük bir kızdım. Ölümüne dek hep kollamıştır Ali Fuat hoca beni. --Düşündükçe daha çok anladım: Belli bir eğitim düzeni içinde yetişmediğimizden, hep böyle birileri girdi yaşamımıza. Okuma, öğrenme yolları açtı bize, kendince. Peki ne okuduk, ne öğrendik! İşte Hocanım'a hep bunu anlatmaya çalıştım başlangıçta. <<Öğretmenin asıl çilesi budur Hocanım,>> derdim. Onun Batı'da eğitilmiş düzenli kafası pek anlayamazdı. Hay Allah! Bize doğru dürüst Atatürk ilkelerini bile öğretmediler. Biz öyle bir kavram kargaşası içinde yetiştik ki, bir dünya görüşü edinmek şöyle dursun, ona giden eğitim yollarını bile bulamadık. Bir düşün serüvenimiz bile olmadı. Yalapşap bir şeyler öğrendik. Bu öğrendiklerimizle kişisel bunalımlarımızı bile çözemedik. Hep bunaldık. Ben üstelik öğrenme acısı yanısıra, öğretemememenin de derdini çektim. Derttir dert! Öğrenmeye sıvandığımda --Hocanım böyle der-- geç kalmıştım.
¶¶
1976, Boğaz
¶¶
Din demek insanları sevmek demek. İnsanları sevmek demek, hileci olmamak, sevmenin tüm kurallarını yerine getirmek demek. Geri yanı vız gelir bana.
¶¶