Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Esirciler Hanı

Rıza Zelyut

Esirciler Hanı Sözleri ve Alıntıları

Esirciler Hanı sözleri ve alıntılarını, Esirciler Hanı kitap alıntılarını, Esirciler Hanı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eh, aşk dedikleri de budur işte... Sen Mecnun olacaksın ki o da Leyla makamına gelsin...
Sayfa 236Kitabı okudu
Lakin içinde ansızın doğan bu garip duygulara fazla yüz vermedi Bektaş. O kendi işine bakmalıydı. Öyle ya, her balık kendi denizinde yüzmeliydi... Şu Kadın Pazarı'ndan cariye almak nereydi, Bektaş nere?
Sayfa 105 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Bektaş kendi kendine, "Atana yakışır gibi davran!" dedi.. "Bir karanlığa doğru gidiyorsun amma özünü bozma. Erenler er geç sana el uzatırlar."
Sayfa 267 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
"Ey Sultan Selim, her şeyi de kendine dert etme. Bak, bütün payitaht keyfine bakıyor; sen de şu fani dünyanın tadını çıkart.."
Sayfa 71 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Bu sırada yanlarına sokulan bir iki kişiyi uşaklar ellerindeki sopalarla dürterek uzaklaştırdılar. Muratzade, homurtuları duymazdan geldi. Halka karşı İstanbul Kadısının uyguladığı bu sert tutum, Şeytan Emin'i şaşırtmıştı. Bunu Muratzade anlamış olacak ki sebebini çok hafif bir sesle açıkladı adama: "Bu avam takımına fazla yüz vermeyeceksin, yoksa seni de avamlaştırırlar. Bunlara ne kadar vurursan, kıymetin o kadar artar. Buralarda çok olan Rumlar yine söz dinler de şu çulsuz Türkler yok mu; eskiden beri serkeştirler. Sırtından sopayı çek, gelir senin sırtında sopa kırarlar. O yüzden böyle yaparım.
Sayfa 184 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Rahmetli babası bu işi çok sık anlatırdı; anlatırdı ki Bektaş öğrensin, iman etsin: "Evlat, insan ölmez, don değiştirir. Kalıp kalır, toprağa girer. Can ise hüma kuşu gibi göklere uçar. Sonra bir madende gizlenir. Maden toprağa karışır gider, bitkide canlanır. Bitkiyi yer bir hayvan, oradan da başka bir vücuda geçmiş olur. Âdemoğlu hayvandan yer, ruh oradan insana ulaşır; bir damlacık meni içinde yeniden vücut bulur. Böyle bir daire içinde döner dururuz. Yüz yıl mı yüz kere bin yıl mı bilemem ama böyledir işte. Belki ben daha önceki hayatımda bir boğa idim. Onun öncesinde de atamız olan meşe idim belki..."
Sayfa 151 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Efendi sus, ağzından çıkanı kulağın duysun! Sarayı ağzına alırsan vallahi ağzına kurşun dökerler." "Haklısın da işte gönül dayanamıyor. Buralarda keyfler yerinde de Anadolu'dan gelen haberleri duyan var mı? Halk ot kökü, ağaç kabuğu yiyerek ayakta durmaya çalışıyormuş." "Yürü efendi, yürü! Bu halka bir şey olmaz. Aç kaldıkça daha çok bağlanır Sultana..."
Sayfa 73 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
"Suyun Canı Vardır!"
Su ve ağaç... Dünyanın en güzeli ve en kutsalı bunlar değil miydi? Su ve ağaç üzerine şehzadelik döneminde neler duymamıştı ki... Atalar, babalar demezler miydi "Suyun canı vardır" diye... Bununla ilgili çarpıcı hikâyeler anlatmazlar mıydı? Suyu kirletmenin günah olduğunu... Saygı gösterilmeyen suyun küsüp başka yere gideceğini... Kendi sultan dedeleri de tarih boyunca suyun canından güç almak çabasında olmamışlar mıydı? O yüzden Haremin her odasına bir çeşme koydurmamışlar mıydı? Kendisi de bunu böyle bilmiyor muydu? Tarrah Kapıdağlı'dan bu resmi isterken aslında ağaçtaki ve sudaki o gücü, o ulu ruhu istemiyor muydu?
Sayfa 14 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
İğrenç!
Sonra kendi kendisine kızdı: "Ocaklı yapıyor da saraylı yapmıyor mu? Onların da tabur tabur çalıştırdıkları oğlanlar yok mu? Dışarıdakiler civelek buluyorsa zengin takımı da esir pazarından oğlan alıp selamlığa tıkmıyor muydu? Şu şerbethanede bulunanların elinde fırsat olsa o civelekle o odada yalnız kalmak istemezler miydi?"
Sayfa 158 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
İtin kapmazı, atın tepmezi, fakirin çalmazı olmaz. Dikkatli olasın!
Sayfa 120 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
İşe din üzerinden başlayanlardan korkulur..
Sayfa 68 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Bir tek sözcüğünü dahi anlamadan defalarca hatim yapmak mesela.. :))
Mehlika ağzı ekmekle dolu olduğu halde sordu: "Peki ne diyor bu bismilla?" "Vallahi onu ben de bilmiyorum..." "Bunlar biliyor mu?" "Nereden bilsinler, bunlar da senin gibi dışarıdan getirilen kölelerdi..." "İyi de anlamını bilmeden niçin söylerler?" "Bu Müslümanlar böyledir. Bilmeleri gerekmez, inanırlar, yeter onlara." "Çok garip! Bilmeden inanmak..."
Sayfa 218 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Bektaş, durakladı: "Efendi hazretleri, kızın kime yollandığını biliyor musunuz?" Mustafa Efendi kaşlarını kaldırıp merakla baktı. Bektaş devam etti: "Bu kızı Françe elçisi Sebastiyani'ye götürmüşler..." Mustafa Efendi ayağa fırladı: "Bana bak deli kavat! Sen ne diyorsun? Şimdi seni falakaya yıktırır sonra da Baba Cafer'e tıktırırım. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" "Kethüda efendimiz, bana kızmayın. Yapan eden ben değilim. Burada böyle işler çevriliyor. Deneme diyorlar bu işe... Elin gavuru biraz kullanıp beğenmedim diye geri yollayacak: sahibine de yüklüce para verecek; cariye daha sonra da başka birisine satılacak..."
Sayfa 130 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
O ataları da bunlara, "Her ağaçta bir can vardır; ağaç kesen o ağaçta yaşayan ruhun celladı olur! Sakın balta vurmayın!" diyerek ağaç kesmeyi yasak eylemiş.
Sayfa 87 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
O karanlıkta öyle bir umutsuzluğa kapılmıştı ki kendisini nasıl yok edeceğini düşünmeye bile başlamıştı. Doğru dürüst göremediğini anlayınca gözlerini yumdu; sonra toplanıp yeniden sırtını duvara dayadı. Bu umutsuzlukta, dayanacağı bir dal olmalı değil miydi?
Sayfa 271 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.