Bir kararsızlığa kapılmıştı, uzun yollardaki özgürlüğün, güneşin altında çektiği açlığın, kendi kendinin efendisi olma keyfi ve sıkıntısının özlemini duymasına yol açan bir huzursuzluk içindeydi. Fırtınanın ortasında madene geldiği andan, yerin altındaki karanlık galerilerde yüzükoyun sürünerek geçirdiği saatlere kadar geçen süre, yıllardır burada yaşadığı duygusunu veriyordu ona. Her şeye baştan başlamak tiksindirici geliyordu Étienne'e, çok haksız ve çok acımasız bir durumdu bu, gözleri kör edilerek eziyet edilen bir hayvan olma düşüncesi karşısında insanlık onuru isyan ediyordu
"Boş laflar bunlar!" diyordu genç adam. "Mutlu olmak için bir Tanrı'ya ve onun cennetine ihtiyacınız mı var? Mutluluğu yeryüzünde kendi ellerinizle yaratamaz mısınız?"