Yanılmıyorsam, kimimiz anlayıp öğreniyor kimi şeyi: Susup dinlemeyi örneğin… Yaptığı, gördüğü, işittiği her şeyin ağırlığını bir yerlerinde duymayı; bir çocuk gülüşünün, bir güneş sızıntısının, bir gözyaşının avuçtaki yuvarlaklığını, ferahlatıcı serinliğini, sayısızlığını ya da sayıya gelmezliğini; mutluluğun, acıyı, sevinci art arda, ayırım yapmaksızın yaşamak olabileceğini… Hele biraz yaşlanılmışsa, görülen, işitilen, tadılan her şeye, geçmiş yaşantıların da gelip desteklik, yastıklık edebileceğini…
Tek bir koşulum vardı kendimle anlaşmamda: On ikinci masalı mutluluk duyduğum bir sırada yazacaktım; umutsuzlukla mutsuzluktan izin alıp tatile çıktığım bir sırada.