Dürüst olmam gerekirse kitabın girişindeki ilk birkaç bölüm resmen enerjimi ve okuma isteğimi sömürdü, dolayısıyla kitaba hiç güzel bir başlangıç yapamadım. İnanılmaz karışık ve anlaşılmaz görünen bir başlangıçtı. Tabii çok sık olmasa da bazı göz yoran yazım hataları da cabası maalesef.
Kitapta aksiyon ortaya çıkmaya başladıktan sonra bile biraz şans ve aşırı psikoloji yapılıyor gibi geldi bana. Yani hiçbir kanıt yok ama bir psikiyatr her şeyi çözdüğüne inanıyor çünkü bir rüyadan çıkarım yapıyor. Sonrasında da bulduklarını polise anlatmayıp dedektifçilik oynamayı seçiyor. Polisiyelerde bu sevdiğim bir özellik olmasa da, bu dedektifçilik oyunuyla beraber kitap hızlanıp rayına oturmaya başlıyor.
Yine de anlamadığım bir nokta var, polisiye kitaplarda polisler kasıtlı olarak mı bu kadar aptal yapılıyor acaba.. Yani hayatında hiç suç görmemiş bir psikiyatr, bütün polislerden daha zekice çıkarımlar yapıp tek seferde suçlu olarak doğru kişilerin peşine düşüyor.
Yazar kitapta bir noktada kendi kurgusuna gömüyor hatta, bu kadarı da zorlama duruyor diyor ve bence de kesinlikle haklı.
Kitaba bu kadar fazla gömsem de son 10 sayfaya kadar katilin kim olduğunu kesin olarak öğrenmiyoruz ve bu da heyecan, merak, gerilim unsurlarını o kadar ön planda tutuyor ki son sayfalar akıp gidiyor elinizden. Aslında ben katili doğru tahmin etmişim ama olsun. Başlarıyla beni fazlasıyla üzse de sonuyla kendini biraz kurtardı ve iyiydi dedirtti.
Polisiye sevenler öyle çok bayılmasa da zevk alacaktır kitaptan. Yorumun sonunda da bir kez daha ekliyorum, Öldürmek İçin Mükemmel Bir Gün kitabından önce bu kitabı okuyun.