9 Ekim 2013'te başlayıp Halep'in viran olmuş sokaklarını, çarşılarını, dükkanları aşarak Türkiye'ye ulaşan Suriyeli bir genç kızın 5 gün süren yolculuğunu anlatıyor.
Nadya; Esad rejimi, direnişçiler, komşu ülkelerden akın eden cihadçılar, DEAŞ, muhaberat derken yığınla sinirli, histerik, kaba saba, şiddete meyilli erkeğin mahvettiği Halep'ten ailesiyle birlikte kaçmaya çalışırken talihsizlikler sonucu yalnız başına kalır. Tek başına hedefleri olan Türkiye'ye ulaşmaya çalışırken yolda kendisi gibi yalnız ve yorgun 'diğerlerine' rastlamaya başlar. Bremen Mızıkacıları gibi her durakta artan üye sayılarıyla yolculuğa devam ederler.
Küçük bir kız çocuğunun gözünden iç savaşın başlangıcı, insanların savaşın taraflarına olan tepkileri, totaliter rejimin baskıları gibi aslında büyüklerin konuşması gereken konular anlatıyor.
Edebi değeri yüksek bir roman olduğunu söyleyemem. Çoğunlukla basit, virgülsüz cümlelerden oluşan, akıcı, merak uyandıran bir kitap. Suriye Savaşı'nı farklı bir açıdan ele aldığından okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.