Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbn Sina'nın Mirası

Dimitri Gutas

İbn Sina'nın Mirası Gönderileri

İbn Sina'nın Mirası kitaplarını, İbn Sina'nın Mirası sözleri ve alıntılarını, İbn Sina'nın Mirası yazarlarını, İbn Sina'nın Mirası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
" (...) Sezgi, aslında bütün bir epistemolojik sistemin üzerine kurulduğu zor bir kavramdır ve belki de bu, gerek ortaçağdaki gerekse modern dönemdeki ilim adamlarının onu tam olarak anlayamamalarının sebebini açıklamaktadır. Düşünme ise böyle değildir; çünkü o, sahip olduğumuz güçler içinde en İnsanî olanıdır ve herhangi bir bilgi kuramında {bize} yol göstermesi beklenen bir şeydir. "
Klasik Yayınları
" Düşünme gücünün işlevi, geometrik şekiller gibi faydalı, ancak taklidi ve dolayısıyla da türedidir: Gerçek akledilirlerle yapılan gerçek düşünme, aklî nefste vukû bulmaktadır. "
Klasik Yayınları
Reklam
" Akledilirler nerede depolanmaktadır? İbn Sînâ dört çözüm ortaya koymakta ve daha sonra bunlardan üçünü devre dışı bırakmaktadır. Akledilirler insan aklında 'depolanamazlar', çünkü akılda depolanmaları, onların akıl tarafından bilfiil düşünüldüğü anlamına gelir. Bedende de depolanamadıkları gibi, Eflâtuncu idealara benzer şekilde bağımsız olarak da var olamazlar. Bu, geriye tek bir seçenek bırakmaktadır: Akledilirler fa'âl akın sürekli bir şekilde onları akletmesi anlamında fa'âl akılda depolanmaktadır. Fa'âl aklın 'mahzâ bilfiil' olarak isimlendirilmesinin anlamı da budur.* Buradan çıkan sonuç ise, insan aklının, bir akdediliri düşünmek istediğinde, onu fa'âl akıldan almak zorunda olduğudur. İbn Sînâ’nın akledilirlerin fa'âl akıldan sudûru anlayışının -filozofun devamlı sûrette bahsettiği 'İlâhî feyz' (el-feyzü'l-ilâhî)- temelinde de bu yatmaktadır: Bunun arkasında yatan felsefî problem ise, akledilirler için bir yer arama çabasıdır. "
Klasik Yayınları
" Allah insanın cevherini beden ve ruh şeklinde ikiye ayırmıştır. (...) Son olarak O, insanî/aklî nefsi beyinde düzenlemiş {heyye’e) ve onu [yani beyni] en yüksek yere ve en uygun mevkiye yerleştirmiştir. Onu [yani beyni] Düşünme (fikr), hafıza ve hatırlama ile süslemiş ve onun üzerine aklî cevheri hâkim kılmıştır. Bu, âdetâ onun {yani akıl cevherinin} kumandan, güçlerin onun askerleri ve Ortak Duyunun da onun ulağı olması gibidir. (...) {bu ulak} daha sonra, kendisine uyanı seçip ayırması ve zıt olanı reddetmesi için [toplanan bilgiyi] mühürlü olarak zarf içinde akıl gücüne ulaştırır. "
Klasik Yayınları - (Fî mâhiyyeti’s-salât, s. 30-31, Mehren15)
" İbn Sînâ’nın Düşünme ve sezgi de dâhil olmak üzere iç duyulara dair materyalist tahlilinden başlayabiliriz: İbn Sînâ beyni üç bölüme veya karıncığa ayırmaktadır: Ön, orta ve arka. Bunların her biri, hayvânî nefse ait olan ve bu sebeple de işlevlerinde bedene bağımlı durumdaki iç duyulardan bir veya ikisinin yeridir. Ön karıncık, duyular
Klasik Yayınları
" Sezgi, insan vücudunda bulunan ve onun ölümüyle birlikte yok olacak olan hayvânî nefsin mi, yoksa gayrimaddî ve ebedî olan aklî nefsin mi birer işlevidir? "
Klasik Yayınları
Reklam
" (...) Bir kimse Ay’ın evrelerine göre sadece Güneş'e bakan tarafının aydınlık olduğunu gördüğünde Zihni, Sezgisi aracılığıyla bu parlaklığın Güneş'ten geldiği şeklinden bir orta terim elde eder. Zekâya gelince o, bu güç yoluyla çok kısa bir zaman diliminde gerçekleşen tam sezgidir. Düşünce {fıkra) ise insan zihninin, [çözümleri araştırılan] problemlerin ilkelerine doğru, yeniden o problemlere dönmek amacıyla hareketidir. Bunun peşinden zanaat {sınâ'a) ve hikmetin (hikme) tarifleri gelmektedir. "
Klasik Yayınları
" Bütün akledilir bilgiler sadece Sezgi vasıtasıyla elde edilebilir. "
Sayfa 123 - Klasik Yayınları
" Bilginin en üst seviyesinde yani Allah ve akledilir dünya hakkındaki bilgide. "
Klasik Yayınları
" (...) Hayy, îbn Sînâ’nın kendi başına ve öğretmenlerin veya kitapların yardımı olmaksızın en üst bilgiye ulaşabilen peygamber veya neredeyse peygamber seviyesine ulaşmış kimseler olarak bahsettiği ender şahıslardandır. Samimi ve içten bağlı olup da Hayy’ın ve îbn Tufeyl’in adımlarını izleyen bir talebeye cevaplar önceden verilmemeli -zira aksi bir durumda o talebe bir otoriteyi takip etmiş olacak ve dolayısıyla bu da onun kesin bilgiye ulaşmasına yardım etmeyecektir- bunun yerine, üstadlarının geçtiği yol boyunca ona rehberlik edilerek bu sayede hakikati kendi başına bulması temin edilmelidir. "
Klasik Yayınları
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.