Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbn Sina'nın Mirası

Dimitri Gutas

İbn Sina'nın Mirası Gönderileri

İbn Sina'nın Mirası kitaplarını, İbn Sina'nın Mirası sözleri ve alıntılarını, İbn Sina'nın Mirası yazarlarını, İbn Sina'nın Mirası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biterken..
" Bu konuşma, Arap felsefesi tarihinin tarih yazımıyla ilgili çalışmalara başlangıç mâhiyetinde özet bir yaklaşım sunmaktadır. Bu konu daha önce, arka planları ne olursa olsun formasyonlarını Batılı entelektüel gelenek içinde almış Arap felsefesi araştırmacıları da dâhil, takdire değer herhangi bir çalışmada ele alınmadı. Halbuki bu konu, hakkında çok sayıda önemli ve ileri düzeyde eserin kaleme alındığı daha geniş bir alanın, yani felsefe tarihi yazımının bir parçasıdır. "
Klasik Yayınları
Farabi
" Aristoteles üç sebepten dolayı kapalı bir üslup kullanmıştır. Birincisi, eğitilebilir olup olmadığını anlamak için öğrencinin tabiatını sınamak; İkincisi, felsefenin bütün insanlara yayılmasını önleyip sadece buna lâyık kimselere ulaştırılması ve üçüncüsü, [öğrencinin] zihnini araştırmanın zorluğuna hazırlamak. "
Klasik Yayınları
Reklam
Kilitler var lakin anahtar yetersiz..
" İbn Sînâ, başyapıtı eş-Şifâ’nın -Latinlerin Sufficientia’sının- girişinde, felsefeyi bütün yönleriyle ihtiva eden iki temel eser kaleme aldığından bahsetmektedir. Bunlardan biri, okuyucunun elinde tuttuğu eş-Şifâ, diğeri ise el-Meşrıkiyyûn (Doğulular) şeklinde isimlendirdiği kitaptır. îbn Sînâ'nın bu iki kitap arasında çizdiği ayırım, üslûbî bir ayırımdır: Filozof, eş-Şifâ’nın, şerh edici ve analitik olması yanında Aristotelesçiliğin tarihinde farklı filozoflar tarafından savunulan tüm ana yaklaşımlara dair tartışmaları da içerdiğini ifade etmektedir. îbn Sînâ el-Meşrıkiyyûn’un ise bunun aksine dogmatik bir eser olduğunu belirtmektedir: Bu eserde filozof, sadece doğru olduğunu düşündüğü felsefî teorilere yer vermekte ve diğer görüşleri reddetmek için vakit harcamamaktadır. Son olarak îbn Sînâ ’Doğulular’ kelimesiyle, Meşrık'te yani geleneksel Horasan'da faaliyet gösteren filozoflara, kısacası kendisine ve kendi öğretisini sürdüreceklerini umduğu talebelerine göndermede bulunmaktadır. İşin ilginç tarafı, ikinci kitap yani el-Meşrıkiyyûn yazılışından kısa bir süre sonra kısmen kaybolmuş ve son derece sınırlı çevrelerde mütedâvil olmuştur. Bugün bile kitabın sadece yaklaşık yarısına sahibiz ki, bu da mantık ve fizik ile ilgili bölümlerden ibarettir. Eş-Şifâ ise bunun aksine çok sayıdaki nüshasıyla tam olarak varlığını sürdürerek ve Müslüman İspanya'ya ulaşacak kadar geniş bir alanda seyahat etmiş ve hepimizin bildiği gibi kısmen de olsa Latinceye tercüme edilmiştir. "
Klasik Yayınları
" İnsanlık düşüncesinin hiçbir büyük dönemi, düşünce tarihçileri tarafından İslâm felsefesi kadar adaletsiz bir şekilde ele alınmamıştır. "
Klasik Yayınları - Muhammed Abid el-Cabirî
Hikmet eşit değildir Ezbere Eğitim(!)
" Bu devirde hikmet, öğrencilerin eğitimini gördüğü olağan bir konudur. "
Klasik Yayınları
" İbn Sînâ’nın talebeleri, onun tartışmacı ve aporetik metodunu tüm yönleriyle ihtiva eden eserlerini muhâfaza edip neşretmişlerdir. Bununla beraber onlar, ölümünün ardından yazdıkları eserler vasıtasıyla Horasan ve İran’ın doğusunda İbn Sînâ felsefesinin propogandasını yapmışlar ve bu felsefenin yayılmasını sağlamışlardır. Bu noktada özellikle Behmenyâr’ın gayretleri dikkat çekmektedir: O, îbn Sînâ felsefesinin geniş bir özeti mâhiyetinde olan Kitâbü't-Tahsîl isimli bir eser kaleme almıştır. Ibn Sînâ’nın diğer talebeleri de haklarında henüz tam anlamıyla çalışılmamış olan çeşitli yollardan bu işe iştirâk etmişlerdir. Beyhakî’nin Tetimme’de belirttiğine göre Ibn Sînâ felsefesinin Horasan’da yayılmasını sağlayan kişi Levkerî’dir. "
Klasik Yayınları
Reklam
" İbn Sînâ, felsefî kelâm [ilâhiyyât], nübüvvet teorisi, ruhun [ölümden sonra] asıl kaynağına dönüşü ve Islâm hukukunu ilgilendiren meseleler gibi, seleflerinin hiç tartışmadığı, akıllarının ulaşamadığı, sahip oldukları bilimlerin varamadığı konular hakkında konuşmuştur. "
Klasik Yayınları - İbn Teymiyye
Bir düşünce, diğer bir düşünceye açılan neliktir..
" (...) Artık Aristoteles okunup şerh edilmiyordu, çünkü ibn Sînâ vardı. "
Klasik Yayınları
" Biz, bir zorunlu varlık bulunduğu için mümkin varlıklarız -ve varlık bize oradan bu anlamda sudûr etmektedir- ve bir bilfiil düşünen bulunduğu için biz bilkuvve düşünürleriz -ki düşünceler oradan bize bu anlamda sudûr etmektedir. "
Klasik Yayınları
" (...) Sezgi, aslında bütün bir epistemolojik sistemin üzerine kurulduğu zor bir kavramdır ve belki de bu, gerek ortaçağdaki gerekse modern dönemdeki ilim adamlarının onu tam olarak anlayamamalarının sebebini açıklamaktadır. Düşünme ise böyle değildir; çünkü o, sahip olduğumuz güçler içinde en İnsanî olanıdır ve herhangi bir bilgi kuramında {bize} yol göstermesi beklenen bir şeydir. "
Klasik Yayınları
Reklam
" Düşünme gücünün işlevi, geometrik şekiller gibi faydalı, ancak taklidi ve dolayısıyla da türedidir: Gerçek akledilirlerle yapılan gerçek düşünme, aklî nefste vukû bulmaktadır. "
Klasik Yayınları
" Akledilirler nerede depolanmaktadır? İbn Sînâ dört çözüm ortaya koymakta ve daha sonra bunlardan üçünü devre dışı bırakmaktadır. Akledilirler insan aklında 'depolanamazlar', çünkü akılda depolanmaları, onların akıl tarafından bilfiil düşünüldüğü anlamına gelir. Bedende de depolanamadıkları gibi, Eflâtuncu idealara benzer şekilde bağımsız olarak da var olamazlar. Bu, geriye tek bir seçenek bırakmaktadır: Akledilirler fa'âl akın sürekli bir şekilde onları akletmesi anlamında fa'âl akılda depolanmaktadır. Fa'âl aklın 'mahzâ bilfiil' olarak isimlendirilmesinin anlamı da budur.* Buradan çıkan sonuç ise, insan aklının, bir akdediliri düşünmek istediğinde, onu fa'âl akıldan almak zorunda olduğudur. İbn Sînâ’nın akledilirlerin fa'âl akıldan sudûru anlayışının -filozofun devamlı sûrette bahsettiği 'İlâhî feyz' (el-feyzü'l-ilâhî)- temelinde de bu yatmaktadır: Bunun arkasında yatan felsefî problem ise, akledilirler için bir yer arama çabasıdır. "
Klasik Yayınları
" Allah insanın cevherini beden ve ruh şeklinde ikiye ayırmıştır. (...) Son olarak O, insanî/aklî nefsi beyinde düzenlemiş {heyye’e) ve onu [yani beyni] en yüksek yere ve en uygun mevkiye yerleştirmiştir. Onu [yani beyni] Düşünme (fikr), hafıza ve hatırlama ile süslemiş ve onun üzerine aklî cevheri hâkim kılmıştır. Bu, âdetâ onun {yani akıl cevherinin} kumandan, güçlerin onun askerleri ve Ortak Duyunun da onun ulağı olması gibidir. (...) {bu ulak} daha sonra, kendisine uyanı seçip ayırması ve zıt olanı reddetmesi için [toplanan bilgiyi] mühürlü olarak zarf içinde akıl gücüne ulaştırır. "
Klasik Yayınları - (Fî mâhiyyeti’s-salât, s. 30-31, Mehren15)
" İbn Sînâ’nın Düşünme ve sezgi de dâhil olmak üzere iç duyulara dair materyalist tahlilinden başlayabiliriz: İbn Sînâ beyni üç bölüme veya karıncığa ayırmaktadır: Ön, orta ve arka. Bunların her biri, hayvânî nefse ait olan ve bu sebeple de işlevlerinde bedene bağımlı durumdaki iç duyulardan bir veya ikisinin yeridir. Ön karıncık, duyular
Klasik Yayınları
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.