Bu, çok genel bir çökkünlük ve üzgün olma durumuna bağlıdır. Üzüntü o dereceye varmıştır ki, artık hasta çevresindeki kişi ve nesnelerle arasındaki ilişkileri sağlıklı biçimde değerlendiremez durumdadır. Hazzın onun için bir çekiciliği kalmamıştır. Her şeyi kara görür. Yaşam ona sıkıcı ve acılı gelir. Bütün bunlar sürekli olduğu gibi, intihar düşüncesi de sürekli ve çok sabittir. Bu düşüncelerin dayandığı gerekçeler her zaman gözle görülürcesine aynı kalır.
"Bir ticarethanede çalışıyorum; işimin gerektirdiklerini uygun bir biçimde yerine getiriyorum, fakat kurulu bir makine gibiyim. Bana söylenen bir söz, sanki boşlukta çınlıyor gibi. En büyük sıkıntım intihar düşüncesinden geliyor. Bundan bir an bile kurtulamıyorum. Bir yıldır bu dürtünün içindeyim. Başlangıçta hafifti. Aşağı yukarı iki ay var ki nereye gitsem peşimden geliyor. Hâlbuki kendimi öldürmem için bir neden de yok. Sağlığım yerinde. Ailemden kimsenin böyle bir hastalığı olmamış. Bir kaybım yok. Aldığım para bana yetiyor; bulunduğum yaşın zevklerini tatmama olanak veriyor.” Fakat hasta savaşmaktan vazgeçip de kendini öldürme kararı verir vermez, içinde bulunduğu yürek sıkıntısı yok olur, dinginlik geri gelir. İntihar girişimi sonuç vermezse, bazen bu sonuçsuz girişim bile, o hastalıklı hevesi yatıştırmaya yeter. Sanki hasta içinden bu dürtüyü söküp atmış gibidir.