Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İtikat, İbadet, Ahlak

İslam Dini

Ahmet Hamdi Akseki

İslam Dini Gönderileri

İslam Dini kitaplarını, İslam Dini sözleri ve alıntılarını, İslam Dini yazarlarını, İslam Dini yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vicdan, Dinin yerini tutabilir mi ?
İyi vicdana sahib olabilmek için iyi bir din terbiyesi almış, ahlâkan çok yükselmiş, terbiyeli muhitlerde yaşamış olmak lâzımdır. Binâenaleyh, yalnız başına vicdân, insana, ne gaye-i hilkatını bildirir, ne gideceği yolu gösterebilir, ne de hayır ve şerri ayırdedebilir. Aynı zamanda hak ve vazîfenin, hayır ve fazîletin kâfi derecede ne mi'yârı, ne de kuvve-i te'yîdiyesi olamaz. Vicdân, dalâlete düşmemek ve yolunu şaşırmamak için kendisine yol gösterecek bir rehbere muhtaçtır ki, o da Vahy-i İlâhî'dir; Din'dir. Hakiki bir din terbiyesi almış, bu terbiyeden az çok istifade etmiş insanların vicdanlarıdır ki, kendilerini tamâmen fenâlıktan alıkoyarak fazilet yoluna sevkedebilir.
" Ya Rabbi! Dünyada iken insanlardan gizlediğin günahlarımızı ahirette de ört. Bizi rezil olmaktan koru!"
Reklam
Zekat ve sadaka
Zekat veren insanın zekat verdiğini başkasına söylemesi de efdaldir fakat farz olmayan sadakalarda gizlemek eftaldir.
Sayfa 293
İslam'ın Ahlâk Esasları
İslam'ın en büyük düşmanı cehalet, hurafât, istibdat, zulüm ve haksızlıktır.
Sayfa 33
Bir millet için ahlâkın sukûtu kadar müthiş bir felaket yoktur.
..."Güzel şeyler Allah'a bırakınca gelir, Allahı bırakınca değil"...
Reklam
Yaşarken öleceğini bilen tek varlıktır insan...Buna rağmen kalp kırar, gönül yıkar, kötülük yapar üstelik hiç ölmeyecek miş gibi,hem de hiç umursamadan...
M UHALEFETİN L l’L-HAVADÎS (SONRADAN OLANLARA BENZEME­ MEK): Allah u Teâlâ zâtında ve sıfatlarında hiçbir şeye benzemez. Biz O nu nasıl düşünürsek düşünelim. O, bizim düşündüklerimizden, hâtır ve hayâlimizden ge­ çenlerin hepsinden başkadır ve hiç birine benzemez. Çünkü hatırımıza gelebile­ cek şeylerin hepsi mümkündür ve yokken sonradan yaratılmış ve başkasına muh­ taç şeylerdir. Onların her birinin bir cihetten başkalarına bir benzerliği vardır. Allahu Teâlâ ise böyle olmayıp, varlığı, vâcib. kadîm ve hâkidir. Binâenaleyh zâtı cihetinden de. sıfatları bakımından da hiçbir şeye benzememek ve hiçbir yönden benzeri olmamak (Muhâlefetün li’I-Havâdis) Allah'ın zatî sıfatlarındandır.
Allah birdir, O ndan başka vücûdu vâcib hakikî bir müessir yoktur. Doğmamış ve doğurulmamıştır. Varlığı, vâcib ve zâtının muktezûsı olmak itibâriyle O n u n hiçbir benzeri, orlağı, örneği ve cüzleri yoktur. Her bakımdan Bir olmak, O nun zâti sıfallarındandır. Zâtının eşi, ortağı, benzeri olmadığı gibi, sıfatlan i'tibâ- riyle de benzeri yoktur. Her şeyi yaratan, yalnız kendisi olup, O ndan başka ya­ ratıcı olmadığı için işlerinde de Tek tir. Bunda da eşi, ortağı ve yardımcısı yok­ tur. Binâenaleyh, Allah ın birliğine îmân etmek demek, "Yaratan, rızık veren, besleyip büyüten yalnız Allahu Teâlâ olduğuna ve bununla berâber O ndan başka ibâdete lâyık bir Tanrı olmayıp ibâdetin de yalnız O na yapılabileceğine imân etmek' demektir. "Yerde, gökte, yâni bütün varlık âleminde, Allah'ın gayrı ilâhlar, tanrılar olsaydı, göklerin ve yerin nizâmı bozulur ve bütün âlem yok olurdu veyâhul hiçbiri vücûda gelmezdi." (Enbiya sûresi. Âyet 22). Madem ki bütUn nizâmiyle kâinat mevcuttur, öyle ise Allah'dan başka Tanrı, O'ndan başka tapındacak bir ilâh yoktur.
KIDEM : (Kadîm ve ezelî olmak) Allahu Teâlâ kadîmdir ve kadim olmak Onun sıfatıdır. Kıdem, varlığının ezelî olması, yâni bir başlangıcı bulunma­ mak, Onun yok olduğu bir an geçmiş olmamak demeklir. Görmekte olduğumuz her şeyin bir evveli, bir başlangıcı vardır. Çünkü, önce yok iken sonradan olmuştur. Fakat Allahu Teâlâ böyle değildir. Çünkü, Onun vücûdu vâcibdir, Kıdem ve ezeliyet vâcibin muktezâsıdır. Binâenaleyh, Ondan başkasına tapmanın şirk ola­ cağına imân etmek demektir. Zâtında, sıfatlarında, fiillerinde eşi ve ortağı bu­lunmamak da budur.
Reklam
) V Ü C Ü D : Var olmak demektir. Allahu Teâlâ vardır, gerçekten varlık sıfatiyle muttasıftır ve varlık kendisinden hiç aynlmıyan bir mevcuddur. Varlığı başkasından ve başkası vâsıtasiyle değil, zâtının muktezâsıdır. Vâcibdir. Vâci­ bü l-vücûd bir Allah olmasaydı, hiçbir şey olamazdı. Çünkü gördüğümüz şey­ lerin hepsi mümkündür. Varlığı kendisinden, kendi zâtının iktizâsından değildir. Gördüğümüz her şeyin ya hiç olmamalarını, veyâhut bir müddet sonra yok ol- malartnı pekâlâ düşünebiliriz. Çünkü olmamalarından hiçbir şey lâzım gelmez. Bunu bir az daha aydınlatalım: Gözümüzün önünde ucu bucağı belli olmıyan, sayıya ve hesâba gelmiyen bir cihân ve bunun içinde yaşayan sayısız canlılar vardır. Bunların en akili ısı ve en düşüncelisi de insandır. Bunda şüphe yoktur. Böyle iken biz küçük bir zerreyi bile yoktan var edemiyoruz. Hiç bir şeyin kendi kendine var olmadığını da görüp duruyoruz. Şu halde, bütün bu gördüklerimizi var eden, bunlar yok iken yaratan bir vâcibü’I-vücûdun bulunması lâzımdır. Vâcib ü’l-vücûd olmadıkça bu varlıklar var olamaz ve izâh edilemez. İşte bütün bu varlıkları yaratan ve kendi varlığı başka bir varlığa muhtaç olmıyan V âcibü’l- vücûd. A llahu Teâlâ Hazretleridir. Binâenaleyh Allah vardır; varlık O nun zâti sıfatlanndandır. Bunun içindir ki. varlığın zıddı olan yokluk, O nun hakkında mümtenîdir. ‘‘Vâcib” dedikten sonra yokluğu düşünülemez.
1) Havass-ı selime, 2) Haber-i sâdık, 3) ' Akıl. İşte biz insanlar bu üç şeyden biri vâsıtasiyle bir şeyin varlığını, hakikati­ ni anlıyabiliriz. Bunlar vâsıtasiyle hâsıl olan bilgi, zarûri, kat i bir bilgidir. Ç ün­ kü, şek ve şüphe ihtimâli yoktur. Bunlarla hâsıl olan bilgi bedihiyyat ile hissi­ yat gibidir. Şimdi bunları îzâh edelim : Hâvass-ı Selime : V arlığından şüphe olunmıyan sağlam hisler, duygu vâ­ sıtalarıdır ki, beştir : Bâsıra (görme), sâmia (işitme), zâika (tatma). Iâmise (dokun­ ma), şâmme (koklama) vâsıtaları.
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.