Kitap kısaca bir balıkçının zorlu hayatını ve iki gencin aşk hikâyesini anlatıyor.
Yazarın betimlemelerinin beni benden almasıyla sanki İzlanda'da bir balıkçı oluveriyor, denizin zorluklarına göğüs geriyor ve bu tatlı ancak bir o kadar da buruk aşk hikayesinde kalbimi bırakıyordum.
Her zaman iyi yürekli biriyken sonunda kötü birine dönüşmek; son çanlar çalarken bütün bir ömür boyunca uyuyan kötülük dolu bir özü, saklanan tüm bir küfür dağarcığını ortaya dökmek, nasıl bir ruh sapkınlığı, nasıl alaycı bir gizemdir!
İnsanların ve hayvanların delice öfkeleri çok çabuk geçer gider. Cansız şeylerin nedensiz, amaçsız, hayat ve ölüm gibi gizemli öfkelerini ise uzun süre çekmek gerekir.
Pier Loti... Hepimizin ismini mutlaka duyduğu gözbebeği şehrimizin o muhteşem manzaralı ve yazın özellikle ağaçlarıyla verdiği o eşsiz gölgelik. Otururken sanatçı ruhunuzun konuşmaya yoksa ise hecelemeye başladığı yer. Nazım Hikmet'in de çok sevdiği, Gülhane Parkı misali şiir yazdırmasa da birçok duygusunun yeşerdiği o güzel yer. Nereden
Dramatik yaşamların, hayal kırıklıklarının, umutsuzca bekleyişlerin anlatıldığı bu eserde Pierre Loti'nin uzun betimlemeleri sabrın sınırlarını zorluyor. Hacmi küçük bu esere bu kadar betimlemeyi nasıl sığdırdın? dedirtiyor, adeta.
Beklemek, hiçbir şey bilmeden sürekli beklemek! Artık gerçekten beklemeyeceği o zaman, ne zaman gelecekti? Bunu bile bilmiyordu ve artık o anın bir an önce gelmesini istiyordu.