Aldatılmış, terkedilmiş öyle bir başına bırakılmış erkeklerin yedi ayrı öyküsü bu kitap. Evet konuya göre çok az kalır sayfaları ama yazar öykülerin ucunu açık bırakarak okuyucuya bırakıyor işin zor kısmını, iyi de yapıyor zira çok düşünmek kafa yormak lazım bu konuya.
Dünya kurulalı beri en zor meselelerden biri de kadın erkek ilişkileri değil mi? Konu yanlızca kadınsız kalan erkek değil ki asıl konu eşini bulamamış ya da bulup kaybetmiş kişi. Ne çok kitap yazılmıştır bunun üstüne, ayrılığın yani, bir başına kalmanın, terkedilmemin üstüne ne çok şiir yazılmış türkü yakılmıştır, haksız da değil hani öyle bir acı söyletir tabi hissedeni. Belki de onun için şiiri türküyü çok sevmem, bu yaşanmışlıkların ardına yakılan ağıtlar öyle içten öyle samimi.
Çok türkümüzde “ölüm allahın emri ya şu ayrılık olmasa” denir ya bu istek de olası değil, ayrılık da ölüm de hayatın gerçeği ve ikisinin de çaresi yok. Anlıyoruz ki, her ırk, kültür ve din farklı farklı olsa da dünyanın öbür ucunda japonyada, afrikada ve de çini maçinde de olsa ayrılığın, bir başına kalmanın acısı aynı demek. Derler ya dert söyletir diye, bu öyküleri daha çok okuruz gibi görünüyor.