İlksöz: Bir bavula ne sığar ki.
Serinin ikinci kitabında adaya gelişler başlar, kimi mübadele ile gelenlerdir, kimi Anadolu'daki savaşlardan evsiz barksız kalıp yollara düşenlerdir. Gelenlerin çoğu sevmez adayı, dört taraf deniz korkutur onları, gerisin geri kaçarlar tüm çaresizliklerini unutup. Ama bilemezler adada kaçırdıklarını, dostluğu, sevgiyi.
Adaya gelenlerin içinde ön plana çıkan Giritli Musa Kazım, Nişancı Veli, Melek Hatun olur, ve hikâye onların hikâyeleri ile zenginleşir. Tabii bir de Uso'nun destanları vardır ki zenginliği daha da artırır.
Seri şeklinde kitapların yorumu pek kolay olmuyor, çünkü yorumu, kitabın özeti şeklinde değil de daha çok alınan keyif ve okuma süreci üzerinde yaşadıklarım olarak vermek istesem de ipucu olacak şeylere değinmekten korkuyorum. Bu yazdığım bir iki cümle bile ilk kitabı okuyan birisi için ikinci kitap hakkında bir şeyler oluşturabilir.
Uzun sözün kısası "sürgünlerin ütopyası"nı oluşturmaya devam ediyor Yaşar Kemal. Bize de güzel bir ekiple o ütopyaya tutunmak ve sıkıca sarılmak kalıyor. Sağlıcakla. Kitapla.
.
.
Sonsöz:
Herkes teknesini, malını, nesi var nesi yoksa komşusuna bıraktı gitti. Hiçbir zaman sürüldüklerine, son ana kadar inanmadılar. Gideceklerine ne kadar inanmadılarsa, döneceklerine o kadar inanıyorlardı.