Karlar Ülkesi sözleri ve alıntılarını, Karlar Ülkesi kitap alıntılarını, Karlar Ülkesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Anlıyorsun madem söyle bana. söyle bana, içimden geçenleri de anlıyor musun?
gördün mü, anlamıyorsun! bir dolu paran var, ama insanlığın eksik. hiçbir şeyi anlamıyorsun
"Karlar Ülkesi" romanında şöyle diyor:
"İnsanlar birbirinden beton duvarlarla ayrılmış bulunuyor ve bu duvarlar herhangi bir sevgi akımına engel oluyor.Tabiat, kalkınma adına boğuluyor...."
Peki bu ne biçim uygarlık? İnsanların değeri nedir? Namus, haysiyet, onur, saygı nerede kaldı?Kimlere güven duyulacak? Bunların hepsi artık geçerliliklerini yitirmiş kavramlar mı?
Böyle bir toplum gerçekten hastadır. Ruhi bunalım sanayi toplumunu ve özellikle Batıyı öyle bir sarsmış ki insan ilişkileri dumura uğramışdır. Modern dünyada gerçekten İnsan ölüyor...
“Erkenden gölgelere boğulan vadinin üzerine akşam renkleri çökmüştü bile. Alaca karanlığın içinde, akşam güneşinin ışığını hâlâ yansıtan uzak dağlar iyice yakınlaşmış gibi görünüyordu.
Zamanla uçurumlar, yakın ya da uzak, yüksek ya da alçak oluşlarına göre gölgelere bürünmeye başladı. Şimdi, ölgün bir ışık içinde yüzen karlı tepelerin ardında gökyüzü kıpkırmızıydı.
Irmak kıyısında, kayak alanında, tapınak korusunda simsiyah sedirler seçiliyordu.
Şimamura’nın içine çökmüş olan ıssız boşluğun üzerine Komako sıcacık bir ışık gibi serpildi.”
İnsanlar birbirinden beton duvarlar ile ayrılmış bulunuyorlar ve bu duvarlar herhangi bir sevgi cereyanına mani oluyor. Tabiat boğuluyor, kalkınma adına...
Japon Romancı Yasunarey Kavabata "Karlar Ülkesi" romanında şöyle diyor:
"İnsanlar birbirinden beton duvarlarla ayrılmış bulunuyor ve bu duvarlar herhangi bir sevgi akımına engel oluyor.Tabiat, kalkınma adına boğuluyor...."
Peki bu ne biçim uygarlık? İnsanların değeri nedir? Namus, haysiyet, onur, saygı nerede kaldı?Kimlere güven duyulacak? Bunların hepsi artık geçerliliklerini yitirmiş kavramlar mı?
Böyle bir toplum gerçekten hastadır. Ruhi bunalım sanayi toplumunu ve özellikle Batıyı öyle bir sarsmış ki insan ilişkileri dumura uğramışdır. Modern dünyada gerçekten İnsan ölüyor...
anlıyorsun madem söyle bana. söyle bana, içimden geçenleri de anlıyor musun?
gördün mü, anlamıyorsun! bir dolu paran var, ama insanlığın eksik. hiçbir şeyi anlamıyorsun.
"...Şu Tokyolular çapraşık insanlar. öyle bir gürültü kargaşalık arasında yaşıyorlar ki, duyguları bölük pörçük oluyor."
"her şey bölük pörçük dünyada."
"ömürler bile, bir süre sonra..."
Kadının başka zaman biraz yalnız, biraz üzgünümsü duran o kemerli, ince burnu bugün, yanaklarındaki canlı rengin etkisiyle, “Ben de buradayım!” diye fısıldar gibiydi. Yumuşak dudaklar goncalaşarak büzüldükleri zaman bile, üzerlerinde oynak bir ışık geziniyordu. Bu dudakları şarkının bazı yerlerinde açılıp gerilseler de gene hemen büzülüp goncalaşıyorlardı. Kadının dudaklarındaki güzellik, vücudundaki güzelliğin eşiydi. Gözleri, ıslak ve parlak, onu yeni yetişen bir kıza benzetiyordu. Pudra sürmemişti. Varlığındaki geyşa cilasının üzerine bir kat dağ rengi geçmiş gibiydi. Yeni soyulmuş bir soğanın ya da açılmamış bir zambağın diriliğini andıran tenine, ta boynuna kadar, hafif bir pembelik yayılmıştı. Bu ten, her şeyden önce tertemizdi.
Bir insanın sevgiyle yoğurup ortaya çıkardığı bir yapıtın sesini ne zaman, nerede duyuracağı, kimleri esinleyip, heyecanlandıracağı önceden kestirilemiyordu.
Yüzünün katıksız ciddiliği onu yanındakilerden ayırıyordu. Kıpkırmızı kesilmekten nasılsa kaçınamayacaktı, ama hiç değilse bir şeycikler olmamış gibi davranabilse!..