bu üsluba aşina olanlar için çok keyfli bir anlatı. büyük büyük şeylerden bahsetmektense çok küçük şeyleri, birkaç kavramı, ele alıyor. ve bunu gayet yerinde alıntılarla yapmış. hem bakış açısı hem net bilgi muah
Rumî kimdir? Rumîlîk ne demektir? Diyar-ı Rum neresidir? Anadolu ne zaman Anadolu oldu? Vatan neydi ne oldu? Türk kelimesinin geçmişi acaba düşündüğümüz gibi mi? Romanın tapusu Osmanlıya mı yoksa Batıya mı geçti? Kutsal saydığımız Türk, bugünkü gibi gurur verici bir şey miydi? Doğu Roma kültürü nereye gitti? Küçük Asya neresidir?
Bu sorulara yönelik ilerleyen, gayet akıcı ve entellektüel birikim isteyenlerin okumak isteyeceği türden bir kitap. Tarihe objektif bakarak kendi kimliğini oluşturmak isteyenlerin seveceği bir kitap diye düşünüyorum:)
Peşimi bırak
Millet ve vatan kelimelerinin toplumlarda uyandırdığı hissi ve aidiyeti anlamak için tarihlerine bakmak gerekir. Çünkü vatan, yurt, ulus ve il gibi kavramlar insanlar tarafından farklı şekillerde yorumlanmış ve içi doldurulmuştur. Osmanlı Devleti’nin çatısı altında yaşamış ve onlara ait toprakları anlamak içinse diyar-ı Rum ve Rumilik kavramlarını anlamak gerekmektedir. Bu iki kelime tarih için anahtar niteliği taşımaktaydı. Osmanlı coğrafyasında, coğrafi terim olarak kullanıldığı dönemler olmuştur. Ancak 11. yüzyıl sonrası bu coğrafyada yaşayan insanlar Rumi olmuştur.
Modern Avrupa’nın ise Roma ile ilişkisi farklı nitelikte olmuştur. Britanya kendini Roma ile özdeşleştirmiştir. Ancak bu durum II. Dünya Savaşı’ndan sonra sona ermiştir. Türkler her zaman devlet kurma geleneğine sahip bir millet olmuştur. Bu geleneğin temelinde her dönemde ‘birlik’’ olma kavramı yer almıştır. Anadolu’da kurulan Türk devletleri bu birlik çerçevesinde kurulmuştur. Rum ve diyar-ı Rum kavramları sadece coğrafi terimler olarak kalmamıştır. Türkçe konuşanlar tarafından anlamı genişletilmiştir. Zaman içinde Türkler gittikleri bölge isimlerini de İslâmileştirerek yeniden adlandırmışlardır.
Doğu Roma, Anadolu, Rumi, Türk kavramları üzerine güzel bir kitap, okuyucusuna faydalı olacağı şüphe götürmez, tarih, sosyal kültür, kültürel coğrafya, Osmanlı, Selçuklu ve Beylikler dönemi meraklılarına tavsiye ederim.
Yazarın okuduğum ikinci kitabı oldu.Kendisi kitaplarının sahip olduğu güzel isimler ve bir o kadar güzel olan kapaklarıyla da aklımda kalacak.
İçeriğe gelecek olursak "diyar-ı Rum, Rumî, Anadolu" gibi kavramlar tarihsel arka plan gözetilerek ele alınmış.Ne zaman, nasıl ortaya çıktıklarıyla başlanıp bu tanımların sahipleniliş sebepleriyle devam ediyor.
Ele alınan kavramlardan hareketle aidiyet-mekan, kimlik- iktidar ilişkisi üzerine sorgulamalar yaptırıyor. Konuya ilgisi olanlar için; okuyucuya zihninde yeni şemalar açtıran,
üslubu gayet akıcı bir eser.