Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kınalı Küheylanlar

Harun Tokak

En Eski Kınalı Küheylanlar Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kınalı Küheylanlar sözleri ve alıntılarını, en eski Kınalı Küheylanlar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnanıyordum; insanımızın Yüce Yaratıcı ile arasına konan bütün engelleri aşıp, O'na yaraşır ve yakışır bir tarz da yeniden kendini bulacağına. İnanıyordum; ilme, inanca,düşünceye açık, gayretli dimağların, o muhteşemlerden muhteşemlerden muhteşem tabiat kitabını yeniden bir kere daha didik didik edeceğine. İnanıyordum; aradan yıllar
Evet, candan-canandan geçmiş bu yiğitler ne kendilerine takıldı, ne de önlerini kesen engeller karşısında dize geldiler; yüreklerinde renk atmayan tek sevda Hâk rızası ve Hakk'a vuslat arzusu ile yürüdüler dünyanın en ücra köşelerine. Onlar yürüdü; yollar övündü, ruhaniler sevindi ve tabi bütün şeytanlar da dövündü... Yürüdüler ne atları vardı ne arabaları, ne silahları vardı ne de cephaneleri. Güç kaynakları, sinelerinde köpürüp duran o müthiş iman ve heyecan, ufuklarında insanlığın mutluluğu ve tabii rıza ve Rıdvan; bahtları sahabe ve havari bahtına eş iffet ve ismetleriyle de ruhanilerle kardeş haline geldi ve destansı birer konu, solmayan birer hatıra oldular. Bu aydınlık ruhlar sayesinde kupkuru çöller, İrem Bağları'na döndü, pek çok kömür ruh, elmasa inkılap etti, taştan- topraktan tabiatlar altın ve gümüş olma payesine yükseldi ve yükselmeye de devam ediyor; inşallah edecek.
Reklam
Cemil Meriç 'le aynı kanaatindeyim: " Kamus'a uzanan el, namusumuza uzanmış demektir!"
Ben ki, devrik cümlelerle yazılan kitapları okuyamayan bir kimseyim. Şimdi beni bu kitapların başına çivileyen güç nedir, nereden geliyor? Sorularımın cevabını, Atatürk'ün çok doğru bir tespitinde buldum. Gazi Paşa diyor ki: Bir milletin iki ordusu vardır: Asker ordusu, irfan ordusu. Asker ordusu, vatanın hayatını kurtaran ordudur. İrfan, yani kültür ordusu, vatanın geleceğini kurtaran ordudur. Bu iki ordu çok önemlidir. Bana “bu iki ordudan hangisi daha önemlidir?” diye sorarsanız, kültür ordusu derim. Çünkü kültür ordusu, asker ordusuna neden bu vatan topraklarını sevmek, onun uğrunda çarpışmak, gerektiğinde kanını ve canını sevmek mecburiyetinde olduğunu anlatan ordudur. Bir milletin kültür ordusu, yeteri kadar kuvvetli olmazsa, asker ordusunun muharebe meydanlarında kazandıklarını, sulh masalarında kaybeder!" Bu, yerle gök arasını dolduracak kadar doğru bir değerlendirme.
Yad ellerde yiğitler... Kimi Tuna boylarında, kimi Afrika'nın uçsuz bucaksız çöllerinde, kimi Tanrı Dağları'nın eteklerinde, kimi mavi göklerin ülkesinin lacivert gecelerinde, okullarının bahçesinde... Öğrencilerinin cıvıltıları arasında öylece yatıyorlar. Ömürlerinin baharında ellerine bavullarını alıp, gözlerini ideallerinin ufkuna dikerek, arkasına bakmadan atlarına atlayıp giden bu güzel, bu yiğit insanlar, bu adamı ruhlar, bir daha ülkelerine geri dönememişler.
Türkiye'ye döndüğünde her vesile ile "Ben Hakan Usta, Tanzanyalıyım" demeye başlar. Siyah güllerin sevdası düşer yüreğine. Anası, kararlılığı karşısında: " Git oğlum, Allah yolunu açık etsin." demişse de ayrılık yakar yiğidin anasını ve yıkılır. Olan hep anaların yüreği ne olur ya. Son sabah namazını ailesiyle birlikte büyük mücahid ve muhacir Eyüp Sultan'ın türbesinde kılar. "Eyüp Sultan da Medine'den, medeniyetin beşiğinden ne için geldiyse ben de aynı sebeple buradan Tanzanya'ya göç etmek istiyorum. Mesele para kazanmak değil. Onların işi gücü yok muydu? Biz de müslümanız, Onlar da müslümandı" sözleriyle hicret aşkını asrın alnına bir çelenk gibi asarak eşi ve çocuklarıyla birlikte salar kendini yad ellere. "Allah'ım bize Tanzanya'yı sevdir, gayemizden ayırma, bizi nefislerimizle başbaşa bırakma" duası ile başlar Tanzanya günlerine.
Reklam
Gurbette çocuk olmak zordur. Bir çocuk kalbini ülkesinden, sokakta birlikte oynadığı arkadaşlarından, okulundaki öğretmenlerinden koparmak kolay değildir.
Gurbette zordur Ramazan... Dostlar, akrabalar, gürül gürül okunan ezanlar, şakalar yoktur. Kubbelerden taşan tekbirler duyulmaz, minarelerde mahya ışıkları parlamaz. Her akşam iftar verir siyah incilerine. Kendi elleriyle hizmet eder. Amacı Ramazan medeniyetini onlara da tanıtmaktır. Yemekten ziyade beyazın kendilerine hizmet etmesi büyüler siyah insanları. Beyaz, acı,işkence, zulüm demektir onlar için. Her eve, her yüreğe yetecek acılar bırakmıştır beyaz insan. Ama Hakan Usta başkadır. Baba adamdır. Yüreği sevgi doludur. Başka beyazlar gibi değildir. Güven veren bir hali vardır. Yiğit yüzlü, tatlı sözlüdür.
"Anneciğim babam Cennete gitti, neden kendini harap ediyorsun?" Daha birkaç gün önce, "burada tabutlar örtüsüz taşınıyor, şık durmuyor" diyerek Türkiye'den getirttiği yeşil bir örtüyle örterler tabutunun üzerini. Yiğit yüzlü beyazlarla, yürekleri sevgi dolu siyah incilerin birbirlerine sarılıp ağlamaları ne hazin bir manzaradır Allah'ım! Bu, belki de siyahların bir beyaz için döktükleri ilk gözyaşlarıdır. Yiğidin namazının Tanzanya'nın bir önceki cumhurbaşkanı kıldırır. Milli Savunma Bakanı saf bağlar. Okul müdürü İbrahim Bey; Koca Usta'nın ortağı ve teyze oğlu Murat Bey'e: " Okulu çok seviyordu, hep çocukların seslerini duymak istiyordu, acaba okulun bahçesindeki keşanatların altına mı gömsek mi?" der. Murat Bey'in cevabı hazırdır; "Hayatta olup bunu duysaydı yeniden ölmek isterdi, bütün hayali buydu." Yolunuz bir gün Tanzanya'nın başkenti Darüsselam'a uğrarsa Feza Türk Koleji 'nin bahçesinde dalları gibi gölgeleri de karışık olan keşanat ağaçlarının ışıklı gölgesinde yatan bir yiğit görürsünüz. Uçsuz bucaksız kızgın çölde düşen bir yiğit. İşte o Erzurumlu Hakan Usta'dır.
Bir yiğit için daha:"Men giderem ırağa" deme vaktidir... Ya da Yunus öğretmen için ayrılık vakti... Annesinin yüreğinde ateşler yanmaktadır. Babası içten içe yanarsa, son ana kadar metanetini korumaya çalışırsa da oğlunun: " Babacığım! Allah'a ısmarladık." sözleri kalsine daha fazla dayanamaz ve o koca adam koyuverir kendini, sarsıla sarsıla ağlamaya başlar, şoka girer. Babalar ateşe düşen bir kütük gibidir, hep içten içe yanarlar ama kimse fark etmez... Kolay kolay yıkılmazlar arama bir yıkılınca da kimse kaldıramaz onları. Yunus öğretmen, eşi ve çocukları ile birlikte; sevenlerinin gözyaşları arasında ayrılır Bursa'dan. Zorlu bir günün ardından ilk oruçlarını sınıra yakın bir yerleşim yeri olan Zaho'da açarlar. Artık kan kokan, barut kokan, petrol kokan topraklardadırlar.
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.