“Bir aile, terk edilmiş bir ev, ıssız bahçe, bütün bahçelerin bahçesinin salt fikri...
Bütün bunların olduğu bir roman yaratma isteğim vardı.Ailenin zengin olduğunu, evin hanımının kast dışından geldiğini düşünmek hoşuma gidiyordu.
...Doğal olarak, romanın zor olacağını biliyordum, pek çok roman kişisini gerektireceğini, güçlüklerle kurulacağını.Onu düşünürken başka bir roman, daha basit yapısıyla, bir dansın, bir evlenmenin, güvercinlerin işgal ettiği bir terasın olduğu bir roman araya girdiği için özür diler gibi yavaş yavaş sokularak yaklaşıyordu.”syf 296, 297
İyi ki araya girmiş o roman dedim, bu satırları okuduğumda.Güvercinler Gittiğinde, en çok sevdiğim romanlar arasına yerleşti, Colometa da en sevdiğim roman karakterleri arasına çünkü.
Kırık Ayna’nın sonunda Merce Rodoreda’nın yazma süreci ve eserleri üzerine yazdığı bir yazı var.Oldukça aydınlatıcı bulmakla birlikte, okuyucuyu fazlasıyla yönlendirici açıklamalar olduğunu da düşündüm.Yazar romanlarında sıklıkla görülen melek ve metamorfoz temalarını da ayrıntılı olarak açıklamış.
Kırık Ayna tefrika roman kalıplarıyla başlayıp, ( yasak aşklar, aile sırları, gayri meşru çocuklar, zinalar vs) son bölümlerde metnin gerçekçiliğini, inandırıcılığını bozmadan, doğaüstü olaylar da ekleniyor.
Kitabın sonunda Marta Nadal’ın Merce Rodoreda eserleri üzerine yazdığı bir yazı da var.
Kırık Ayna’yı beğendim ama Güvercinler Gittiğinde’nin yeri ayrı bende.