Tolstoy’un bu eseri şiddetli bir ruhsal kriz içerisindeyken kaleme aldığı bilinir.
Pozdnişev: Eşi ile arasında yaşamış olduğu ilişkileri ve toplumdaki ahlaki değerleri eleştiren anlatıcıdır.
Tren yolculuğu sırasında yolcular arasında evlilik, karı-koca ilişkileri gibi konularda sohbetler başlar. Sohbete katılan yaşlı bir kadın, evliliğin ve her türlü beraberliğin en temel şartının aşk olduğunu savunur. Trende bu konuşmaları dinleyenler arasında karısını öldürdükten sonra bir süre cezaevinde kalan Pozdnişev de vardır. Söylenenlere karşı kendini tutamayan Pozdnişev, konuşmaya müdahale ederek kendi düşüncelerini dile getirir. Alışılmadık düşüncelerinden rahatsız olan grup yavaş yavaş dağılıp vagonları değiştirirken, Pozdnişev yanında oturan bir yolcuya kendi hikâyesini anlatmaya başlar.
Pozdnişev gençliğinde ahlaksız bir yaşam sürmüştür. Büyük bir tutkuyla evlendiği eşiyle evlendikten hemen sonra şiddetli bir çatışma yaşamaya başlar. Öyle ki bütün konuşmaları şiddetli tartışmalara yol açar. Karısını hem seven hem de ondan nefret eden Pozdnişev, beş çocuğu olmasına rağmen doktorun karısının sağlığı için daha fazla çocuk yapmamasını önermesinden korkmaya başlar. Çünkü artık doğumlarla yıpranan eşi iyileşmeye başlamıştır. Çok kıskanç bir insan haline gelen Pozdnişev, karısının kendisini tanıttığı bir müzisyenle aldattığı şüphesiyle tüketilir. Sonunda bu içsel kemirme, aniden eve dönüp müzisyeni ve karısını oturma odasında yakalayıp karısını bir hançerle öldürmesiyle sona erer.