Bahçelere tutkunluğum nereden geliyor bilmiyorum. Kim bilir, belki ben de bahçelerin yeşermekten kararmış büyüleyiciliğinde o yitirilmiş cennet duygusunu buluyorumdur.
...her iyi film biterken, hayatın, sinemaya girmeden önceki kaldığımız yerini başka türlü canlandırıp hareketlendirir. Filmin üzerimizde bıraktığı büyülü bir sisle sinemadan çıkıp sokağa karışırken, bunu derinden hissederiz.
Tütüncü kadının kendini ayrıksı kılan memelerine yüklediği cinsellik de bir çeşit hesaplaşma hatta meydan okuma değil midir? Sevişme sonrası duyulan o buzullaşan uzaklık, o yabancılaşma, parçalanmış bir cinsellik kimliğinin, sevgisiz alışverişlerin, gündelikteki faşizmin olan anlatımına dönüşmesi değildir de nedir?
Fellini çok iyi tanıyor halkını, seviyor ve hırpalamak istiyor. neşesi sığlığından, mutluluğu yüzeydeliğinden gelen ve gerçekte hayatın farkında olmayan şamatacı, hatta çocuk kalmış bu kalabalık belli bir mutsuzluk yaratıyor Fellini'de sürekli onunla hesaplaşmak, didişmek istiyor
"Otoritenin sırrı nedir bilir misiniz, Miss Madrigal? Muamele tarzını sık sık değiştirmek. Açıklanamaz bir şey bu. Gök gürlemesi, şimşek, sonra da birdenbire güneş. Beni bırakamaz o" A.g.e
Demek ki insan için, insan onuru için, her şey o kadar karanlık değildir. Her karanlık dönemde atılmış sağlam bir yüreğin güçlü çığlığı kendisine yankı bulacaktır.
Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin belleği, unutkanlığa yaslanan bir toplumsal var oluşla biçimlenmiştir. Bu nedenle şimdiki zama- nın değerlerine kıstırılmış bir bakışla bakar geçmişe, bu nedenle görmek istediklerini görür, istemediklerini görmez.
Tarihten ders almanın önemine bunca değinen bir toplumsal kültür, aslında ta- rihten almak istediği derslerin müfredatını, önceden ısmarlamıştır kendine; tarih bahanedir. Önemli olan, almak istediği derstir. Tarih verse de vermese de o, bildiği dersi "çıkaracaktır" ondan. Yani sınırlı bir şimdiki zaman bilgisinin dayatmacı dersini... Çoğu te- peden inme olmak üzere, zorunlu değişimlere maruz kalmış, geçirdiği bir dizi değişim süreci içinde yarılmış kimliklerle yaşamak zorunda bırakılmış, belleği hayli zayıf olan bu toplum, belki de yaşamayı sürdürebilmek için, baş edemediği sorunları unutmayı seçiyor. Üst üste askeri darbeler, özellikle son yıllarda şiddetli bir savrulma düzeyinde yaşanan hızlı değişim, toplumsal sorunların ve kimliklerin derinleşen sıkıntılarını, açmazlarını da beraberinde getiriyor.
Bellek zayıflığı, tarihsel egonun alabildiğine şişmesine, örneğin, milliyetçilik obezitesine yol açabiliyor.
Murathan Mungan
II. Paylaşım Savaşı'nın sinema üzerinde önemli etkileri olmuştur. Sinemanın doğasından gelen geniş kitleleri, kısa bir sürede ve yoğun olarak etkileme gücünün açık bir biçimde farkına varılmıştır. Hemen ardından birçok ülkede sinema ya devletleştirilmiş ya da devletin gözetimi, denetimi altında geliştirilmiştir.
Savaş öncesi Nazi Almanyası'nda Propaganda Bakanı Goebbels'in UFA (**) gibi devlet sineması kuruluşlarına verdiği önem ve kuruluşun yaptığı faşist filmler bilinmekteydi. Bu işin yalnızca bir yanı elbet.
Murathan Mungan
Sayfa 163 - Metis yayınları, Haziran 2007Kitabı okudu
Tabii ki, kapitalizm de, bütün hiyerarşik toplumsal sistemler gibi "En"lerin top- lumudur. İnsanlar "En" olmak için savaş verecek, birbirlerini dirsekleyecek, çiğneyecek, hatta ezeceklerdir. (They Shoot Horses Don't They? bu dirseklemeyi, bu ezip geçmeyi bir dans pistinde, acımasızlığın o acıklı koşusunda somutlamaz mı? O