Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi kitaplarını, Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi sözleri ve alıntılarını, Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi yazarlarını, Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Adorno "Kültür Endüstrisi" kavramını Nazizm sona ererken ortaya atar (1944). Yıllar sonra bu kavrama geri dönerek "Kültür Endüstrisine Genel Bir Bakış" makalesini yazar (1963). Bu arada "Kültür ve Yönetim" üzerine düşüncelerini de yayınlamıştır (1960). Bu kitapta derlenen yukarıdaki üç yazı, gerek kültür kuramı, gerekse kültürel hayatın dönüşümü konusundaki eleştirel çalışmaların vazgeçilmez kaynaklarını oluşturur. 19. yüzyılda, Endüstri Devrimi'nin akılcılığına karşıt bir anlamda tanımlanan sanatın nasıl giderek maddi üretim süreçlerine ve onları yöneten akla yenik düştüğünü anlatırlar. Endüstriyel mantığın ve bürokratik işletme disiplinlerinin denetimine giren modern sanatın özerkliğini ve eleştirelliğini yitirmesini incelerler. Adorno'nun düşüncelerinin ufkunda, kültür ve sanat yönetiminin zamanımızdaki baş döndürücü yükselişini izleriz.
Adorno kültür endüstrisinin gidişatını da, yol açtığı tehdidi de açıkça görmüştür. En kötümser tahminlerinin zamanla gerçekleşmesi, kültür endüstrisi üzerine yazdıklarının, rahatsız edici de olsa, ne kadar çağdaş olduğunu gösterir.
-J. M. Bernstein-
(Tanıtım Bülteninden)
Modern insan çağının en realist kişiliklerinden biri kuşkusuz Adorno'dur... İnsanı koyunlaştıran, sınıflandıran bütün saçma, insanı insanın düşmanı yapan bütün sınıflandırmalardan ayrı, insan, kültür, toplum ve yaşam unsurlarının irdelendiği tüm eserler genelde kendisine ait, sevgiler Adorno
"Çekilişte dünya seyahati kazanma umutlarının suya düşmesi, seyahatin izleyeceği güzergâhta çekilen birebir fotoğrafların yarattığı hayal kırıklığına karşılık gelir..."
Astroloji sütunları, okuru, yapıp ettikleri aracılıgıyla genellikle koşulları degiştirebilecek belirsiz bir güç konumuna yerleştirerek onun narsisizmini besler.
Kültür endüstrisi, kültür mallarını, sergi ya da konserleri televizyonda ya da
radyoda, "bedava", "amme hizmeti" kisvesinde sunarak bu durumu tersine çevirir. Oysa bunların bedeli, emekçi kitleler tarafından zaten çoktan ödenmiştir.
Modern öncesi dönemin sanatı gerçekligi degiştirmeyi ümit ediyordu, oysa özerk sanat, sınıflı bir toplumda kafa emegi ile kol emegi arasındaki bölünmenin mükemmel örnegidir.
Adorno'ya göre Batı rasyonalizminin gerçekleşmesini sosyalizm değil faşizm temsil eder, çünkü aklın bütünleştirme ve birleştirme yoluyla tahakküm kurmasını devam ettirir.
Hükmedilenlerin, hükmedenlerce dayatılan ahlakı onlardan fazla ciddiye alması gibi, günümüzün aldatılan kitleleri de başarı mitine gerçekten başarılı olmuş kişilerden çok daha fazla kapılırlar.
Teknik mecralar da kendi içlerinde amansız bir aynılığa zorlanır. Televizyon, radyoyla sinemanın sentezini hedefler. Bu hedef, tarafların çıkarları tam olarak örtüşmediği sürece geciktirilir. Ama bu sentezin sınırsız olanakları, estetik malzemenin yoksullaşmasını şimdiden öyle radikal bir biçimde vaat eder ki, endüstrileşmiş kültür ürünlerinin tümü üstün körü gizlenen özdeşliklerinin zaferini neredeyse yarın açıkça ilan edebilecek gibidir.