Bırak bîçare feryadı, beladan kıl tevekkül. Zira feryat bela-ender, hata-ender beladır bil.
Bela vereni buldunsa eğer; safa-ender, vefa-ender, atâ-ender beladır bil.
Madem öyle, bırak şekvayı şükret, çün belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.
Ger bulmazsan, bütün dünya cefa-ender, fena-ender, heba-ender beladır bil.
Cihan dolu bela başında varken ne bağırırsın küçücük bir beladan, gel tevekkül kıl.
Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün; o güldükçe küçülür, eder tebeddül.
27
beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilalatın menşe'i iki kelimedir:
Birisi:
"Ben tok olduktan sonra,
başkası açlıktan ölse bana ne?"
İkincisi:
"Sen çalış,
ben yiyeyim."
Bu iki kelimeyi de idame eden,
cereyan-ı riba ve terk-i zekattır.
Bu iki müdhiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare,
zekatın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla,
vücub-u zekat ve hurmet-i ribadır.
Mektubat/Risale-i Nur
Birisi kendine bir erkek evlâd ister. Cenab-ı Hak, Hz. Meryem gibi bir kız evladını veriyor. " Duası kabul olunmadı" denilmez. " Daha evla bir surette kabul edildi" denilir.