Bir özgürlük eğilimi olarak başkaldırma eylemi mantığın başlangıcıdır. Tanrının buyruğu altındaki insanın özgür iradesi yoktur; o ancak ya tanrının ya da şeytanın iradesinin bir tutsağıdır, hizmetçisidir, kölesidir.
İnsanlar herhangi bir şeyi yapmaya bir dış kuvvet tarafından açıkça zorlanmış olmadıkça kendi kararlarını kendilerinin verdiğini ve bir şeyi arzu ettikleri zaman da bunu gerçekten kendilerinin istemiş olduğunu sanırlar.Fakat bu kendimizle ilgili en büyük yanılgılardan biridir.
Rönesans kapitalistinin elindeki servet ve güç onda olmadığından, ayrıca insanlarla ve evrenle bir olma duygusunu da yitirdiğinden, bir bireysel hiçlik ve çaresizlik duygusu sarar içini. Cennet, bir daha bulunmamak üzere yitirilmiştir, birey tek başına dünyaya karşı durmaktadır. Sınırsız ve tehdit edici bir dünyaya fırlatılmış bir yabancıdır o.
Ancak, uzun ve nerdeyse sürekli özgürlük savaşında, bir dönemdeki baskıya karşı savaşan
sınıflar, zafer kazanıldıktan ve savunulacak yeni ayrıcalıklar ortaya çıktıktan sonra, özgürlük
düşmanlarının yanında yer almışlardır.