Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Resmi Tarih Tartışmaları 7 : 31 Mart'tan Günümüze Gericilik Söylemi

Kolektif

En Eski Resmi Tarih Tartışmaları 7 : 31 Mart'tan Günümüze Gericilik Söylemi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Resmi Tarih Tartışmaları 7 : 31 Mart'tan Günümüze Gericilik Söylemi sözleri ve alıntılarını, en eski Resmi Tarih Tartışmaları 7 : 31 Mart'tan Günümüze Gericilik Söylemi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devlet, sadece yetenekli olduğu alanda kendini gösterir. Onun yetenekli olduğu tek alan yasakçılık ve baskıcılıktır. Yoksa özgür tartışma ortamı yaratmak ve aşağıdan isyanları teşvik etmek değil.
Sayfa 147 - Özgür ÜniversiteKitabı okudu
Bu bildiriyi kaleme alan Mustafa Kemal’in, bildirinin ikinci maddesinde kullandığı bir ifade vardır ki bu ifade Hareket Ordusu’nun 31 Martçıları şeriatçı olarak nitelemek bir yana, hareketi bizzat şeriatı bozmakla, ona muhalif olmakla eleştirmesi açısından önem taşımaktadır. Mustafa Kemal’in ifadesi ile ayaklanmacılar (...) Günü­müz Türkçesi ile tekrar etmek gerekirse Hareket Ordusu, 31 Martçıların meşrutiyeti parçalayarak şer’i kanunların, toplumun kurtuluşu ve saadetinin temeli olan anayasayı ayaklar altına alınmak istediğini iddia etmektedir.
Reklam
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, dönemin bası­nında yer alan tartışmalara en genel hatlarıyla bakıldığında bile, meşrutiyet taraftarlığının İttihat ve Terakki Cemiyeti ile İslam’ın da muhalifler ile özdeşleştirilerek tartışılması zordur. Her iki tarafında birbirlerini meşrutiyet değerlerine ihanet etmekle suçladıkları açık olmakla birlikte, kesin olan bir şey var ki, suçlamalar arasında "İslamcı" "şeriatçı” ol­mak gibi bir kavrama yer verilmemektedir; İslam ve onun kuralları her iki tarafında benimsediği bir dizgedir. Gericilik ise dini bir içerikte değil, meşrutiyet öncesinin müstebit idaresine dönme anlamında yani siyasal bir içerikte kulla­nılmaktadır.
Zira onlar için, hiçbir zaman özgürlük, eşitlik, demokrasi, insan haklan vb. gibi gerçek anlamda moderniteye gönderme yapan kaygılan söz konu­su değildi. Onlar, ‘yenilikçi-Batıcı-komprador’ elitin, Mithat Paşa’nın düşüşü sonrasında Padişah (Abdülhamid) lehine kaybettiği mevzileri yeniden kazanmak istiyorlardı. Bunun için de kendi mantıkları ve anlayışlarıyla ’tutarlı' olarak. Abdülhamid‘i en büyük engel olarak görüyorlardı. Eğer Abdülhamid gider, yerine iyi bir padişah gelirse, sorun çö­zülmüş sayılacaktı. İşte Padişahın Anayasayı yürürlüğe koyduğu 23 Temmuz 1908’den, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın bir suikast sonucu öldürüldüğü 11 Haziran 1913'e kadarki iktidar mücadelesini bu çerçevede kavramak gere­kir. Yaygın kanının aksine sorun, özgürlükçülerle özgürlük düşmanlarının mücadelesinden çok kimin iktidar olaca­ğıyla ilgiliydi; ya da geleneksel bir Osmanlı deyişiyle. Devlet Kuşu’nun kimin başına konacağıyla ilgiliydi.
31 Mart Olayı, Abdülhamid’den kurtulmak üzere İttihat­çı kliğin (değilse onun bir fraksiyonunun) marifetiydi.
31 Mart komplosu, ordu-siyaset ilişkisinde yeni bir gelene­ğin oluşmasının da başlangıcıydı. Ordu böylece bir koruma- kollama gerekçesinin arkasına gizlenerek, yaptığı ve yapa­cağı müdahaleleri meşrulaştırma kozunu ele geçiriyordu.
Reklam
Türkiye’de kurulan karşıtlıklar perspektifinde düşünüldüğünde aydınlık, me­deniyet, güneş, cesaret gibi kod ve semboller genelde Atatürk'le onun gerçekleştirdiği devrimle ve cumhuriyetle özdeş tutulmaktadır. Dolayısıyla da ilericilik çerçevesi bu şekilde oluşturularak, gericiğın içindeki karşıtlık öğesi bu referans noktasına kıyasla şekillenmektedir. Bu bağlamda felsefi olarak geçmişe ait düşünce sistemlerini taşıyanların, sosyolojik olarak modem çağm değer, kurum ve pratiklerini benimsemeyenlerin ve siyasi olarak da eski rejimi yeniden ihya etmek isteyenlerin düşünce ve tutumlarını içeren geri­cilik (Özipek, 2004: 236), Türkiye pratiğinde Kemalist dev­rim öncesinde söz konusu alanlardaki geniş etkisi nedeni ile dinin odağa alındığı bir içeriğe sahip olmuştur.
Dahası, dönem, bahsedilen değişimlere ek olarak dinsel temalara sahip gruplarca çıkarılmış bazı şiddet olaylarım da içer­mektedir ki Ticaniler, bu konudaki en bilinen örnektirler. Ankara (Çubuk) ve Çorum (ŞabanÖzü)'nda yoğunluk kazanmış olan tarikatın amacının Atatürk devrimlerini red­detmek ve şeriatı esas alan teokratik bir yapıyı kurmak olduğu söylenebilir (...) Dahası, özellikle uygulanan yaptırımlar sonucunda Ticani­lik sahneden çekilirken. Nurculuk'un oldukça önemli ve etkin bir tarikat örgütlenmesi olarak DP iktidarında güç kazanmaya başladığı görülmektedir. Bu noktada, hüküme­tin özellikle 1950'lerin ilk yarısında Nurculuk Hareketi’ne olumlu bakmadığı söylenebileceği gibi, bu dönemde hareke­tin lideri olan Said-i Nursi yargılanıp cezaya çarptırılmıştır. Buna karşılık DP'nin Nurculukla ilişkilerinin seyri, iktida­rının tümü ele alındığında düz bir çizgi halinde olmamıştır.
Hala benzer işler..
Ankara Tacettin Camii imamı, bir vaazında. "CHP kanımızı emiyordu. Milyonları çalıp, dinsizliği yaydılar. Allah bizi onlardan kurtardığı için hep birlikte Allah'a ve DP hükümetine dua edelim" ifadesini kullanmıştır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Bunu diyen sizce DP mv mi CHP mi?
(...) dinsiz milletler yaşayamaz, muhakkak bir gün gelir, yok olur giderler. Tarih bunu ispat etmiştir ve ortaya koy­muştur. Bugün memleketimizde kumar almış yürümüş, içki almış yürümüş, ahlak tamamen tefessüh etmiştir. Din­siz bir milletin memleketinde hiçbir korku kalmaz, yaşayabilmesi için bir mefhumdan korkusu olmalıdır. Anaya, babaya, büyüğe itaat kalmadı, kimse kimseyi tanımıyor, Allah nedir? Deyince Allah’ın ne olduğunu bilmiyor, tanımıyor.
Sayfa 104Kitabı okudu
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.