Hangisi sizce daha makbuldür. İdealleri olan, çalışmanın ve ilerlemenin önemine inanan, bu yoldaki fikirlerini yüksek hitabet gücüyle samimiyetle savunan ama bu fikirlerini gerçekleştirebilecek kuvveti, sabrı, anlayışı olmayan biri mi?
Yoksa başarılı, çalışkan, sorumluluklarından kaçmayan, felsefe ya da fikir peşinde koşmadan düşündüğünü hayata geçiren biri mi?
Eğer ilkinin yani Rudin’in sizin kaleminizde biri olmadığını düşünüyorsanız bilin ki “Kendisi alelade bir adam olmadığından, kusurları çok daha sırıtıyor.”
Önüne çıkan ilk engelde bile mahvolduğunu hisseden, kafasında kurduğu ve inandığı mükemmel dünyayı gerçek hayata geçirebilecek beceriden mahrum, aslında bu yönden çocuk denecek kadar saf biri var karşımızda.
Ama hayatta bir işbölümü varsa ve bazılarının görevi ideali düşünmek, bununla ilgili fikirler üretmek, kalpleri titreterek ve ilham vererek bu fikirleri savunmak, gelişmeye ilerlemeye yol açmaksa, Rudin bu görevi birçoklarının vazgeçeceği noktada bile sürdürüyor.
Bu yönüyle toplum için en çok ihtiyaç duyulan insanlardan biridir Rudin. Hiçbir zaman kendi çıkarlarını, toplumun çıkarlarından üstün tutacak kadar hırslı olmamış, hatta bu uğurda her şeyini kaybetmiştir. Tıpkı onu en iyi anlayan arkadaşının söylediği gibi “Sen bir işe her nasıl düşünce ile başlamış olursan ol, her zaman kendi şahsi menfaatini feda etmiş, ne kadar yağlı olursa olsun, iyi olmayan toprakta kökleşmemişsindir.”