Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Çocukluk, Tehcir, İstanbul

Sandıktaki Hatıralar

Ohannes Aram Kondayan

Sandıktaki Hatıralar Gönderileri

Sandıktaki Hatıralar kitaplarını, Sandıktaki Hatıralar sözleri ve alıntılarını, Sandıktaki Hatıralar yazarlarını, Sandıktaki Hatıralar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İki gün sonra Nuri 'y i gördüğümde yine eski haline dönmüştü. Rahat, sakin ve kendinden emindi. "Nasılsın?" diye sordum. "İyiyim " dedi "Her şey geçti, hiçbir şey ka l madı." Ve akşam üstünün geri kalan kısmında hiç sesini çıkarmadı
"Köye vardığımda vakit erkendi" diye başladı anlat­maya. "Beni gören bir iki kadın dışarıdan geldiğimi ve Hristiyan olduğumu hemen an ladılar. Gerçi başımı siyah bir eşarpla ör tmüştüm ama peçe takmamıştım ve kıya­ fetim de onla r ı nkinden farklıydı. Ba n a ka r şı herha n gi bir düşmanca davranış göstermediler."
Reklam
O zam andan beri asıl meselenin kendimizin ve tüm insanların birlikte neyi kabullendiği olduğunu öğrendim. Bu adam zalim kaderin kurbanıydı ve o yıllarda zalim ka­der, kabullenilen, kanıksanan bir şey haline gelmişti.
Oğlanın ailesi şehre gitmek üzere yola çıktığ ı nda son­ baharın ilk zama n larıydı, günler halen tatlı bir sıcaklığa sahipti. Bunun köydek i son yaz olacağından oğlanın he­nüz haberi yoktu. Kısa süre sonra 1. Dünya Savaşı pat­lak verecek, köy halkı, kendi halkı, doğdukları topraklan, evlerini terk etmek zor u nda kalacaktı...
Babamla yanı başındaki bir dengin üzerine çökmüş, Adapa z arı'ndan ortayaşlı yaşlı bir adamın sohbetini nasıl eğle­nerek ama aynı zamanda hüzünle dinlediğimi hatırlarım Victor Hugo'nun Se fillerinitartışıyorlardı. Evde bu roma­nın iki değişik çevirisini okumuştum
bir kuzu ve koyunla nası l ilgilendiğini ve köydeki herkesin de güneş battığında ı süt ü nün tek bir yaralıya ya da kayıp hay­ va n olmaksı z ın döneceğini bilmenin güveniyle nasıl mutlu ve rahat hissettiklerini anlattım. Şimdi Döngel halkı, bu İyi Çoban 'ın ve sürüsünün talihsiz bir gün geçirdiklerini gözünüzün önüne getirin..
Reklam
Bakır tepsiye ba k akaldım. Geceni n ayazında sütün kay­ mağı tepsilerin yüz eyinde toplanmıştı. Bu kıvamlı ka lın kaymak ya k ında topla n acak, da h a da yoğunlaştırılacak ve yuvarlatılmış dilimler halinde pazarda satılacaktı
İzmit'in yukarısında yer alan Bardizag, son derece canlı bir köydü ve yaz aylarında İstanbul'dan ziyaretçiler bura­ nın şifalı havasını, soğuk kayna k sularını, meyve bahçele­ rini, bağlarını, taze çıtır çıtır ekmeğini, tablo gibi tepelerini ve ormanlık arazideki gizli mabetlerini görmeye, tatmaya geldiklerinde yöre daha da canlanırdı.
90 syf.
·
Puan vermedi
·
31 saatte okudu
İçinde yazarın tehcir öncesi ve sonrası anılarının bulunduğu hüzünlü bir kitap. Devlet siyaseti olarak Balkanların kaybedilmesi nedeniyle tehciri gerekli olduğunu düşünüyorum, ancak kurunun yanında yaşın yandığı gibi devlet düşmanı eşkiya ve vatana ihanet edenlerin dışında tüm toplumun tehcire zorunlu tutulması çok kötü bir durum. İyi insanlar için çok kötü bir olay. Kötüler zaten haketmişlerdi. Dönem olarak gerek eşkiyalıklar, gerekse hastalık ve yaşlılığa bağlı olarak çok fazla sayıda Ermeni toplumundan insanımızı kaybettik. Ama sayının Ermeni lobilerinin bahsettiği şekilde bir milyon gibi bir sayı olduğuna hiç inanmıyorum ama azımsanamayacak kadar insanımız vefat etti, dini ve ırkı ne olursa olsun. Asıl büyük kayıp, Ermeni ibsanlarımız kalifiye insanlardı, meslek erbabıydı, onların yerinin boşluğunu doldurmak, aniden gerçekleşecek bir şey değildi, bu nedenle devlet zor bir karar aldı, bence bu karar doğruydu tüm sıkıntılarına rağmen. Çünkü balkanlardaki içten yapılan varana ihanetler, toprak kayıplarının asıl nedenidir. Gelelim kitaba, 1 milyon Ermeni'nin öldüğü iddiası dışında kitap Ermeni lobilerine hizmet etmeyen bir kitap. Hatta aksine Anadolu insanının, askerinin tehcir boyunca yaptıkları iyilikleri anlatıyor. Zaten bu nedenle bu kitabın ismini pek telaffuz etmiyor lobiciler. Toplumumuzun yaşadığı acıları farklı bir gözden okumak isteyenler ve Ermeni tehcirine ilgi duyanlar için okunulması bu gereken bir eser, tavsiye ederim.
Sandıktaki Hatıralar
Sandıktaki HatıralarOhannes Aram Kondayan · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 20137 okunma
Ruhun donması bir kendini koruma aracı, Kendini eziyetli bir duygusal durumdan, güncel olanın ızdırabından kurtarma yöntemi olabilir ama gerçekten böylesi bir kaçış şekli de akılda trajik bir boşluğa, Issızlığa yol açıyor.
Reklam
90 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
Ohannes Kondayan, ailesinin kullandığı ismiyle Aram, 1905'te İzmit'in Bardizag(Bahçecik) ilçesinde dogdu. 1915 yılında ailesiyle birlikte Suriye'ye sürülmek üzere yük vagonlarında Orta Anadolu'ya kadar getirildi. Konya Ereğlisi'nde bir süre tutuldukları kamptan Protestan Almanların müdahalesiyle çıkarılan aile, Konya'ya yollanarak 1.Dünya Savaşı süresince Konya'da yaşadı. Savaştan sonra İstanbul'a yerleşti. Ohannes Aram Kondayan, Robert Kolej'de okudu ve mezun olduğu 1927 yılında matematik hocası olarak hemen işe alındı. 1969 yılında emekli olana kadar --41 yıl-- Robert Kolej'de hocalık yaptı. Ohannes 1970 yılında ailesiyle birlikte Amerika'ya yerleşince resim yapmaya başladı ve gençlik günleri ile bağlantılı anı-hikayeler yazdı. 2002 yılında, 97 yaşında, Lexington, Virginia'da vefat etti. Bu eser Betty Kondayan'ın eşinin vefatından sonra hic dokunmadığı çocukluk anıları, bazı çocukluk izlenimlerini hikaye ettiği yazılarıyla seçtiği on hikayeyi ve ohannes'in yaptığı bazı resimlerle aile fotograflarının Virginia'da bir kitapçık olarak 2007'de yayınlanmasıyla oluştu. Kitap Boğaziçi Üniversitesi yayınlarından Nüket Esen'in çalışmaları sonucu Türkçeye çevrilip yine onun önsözüyle Türkiye'de yayınlandı. Önsözden: Kalıplaşmış siyasi söylemler yerine herhangi bir insanın biricik olan hayatında yaşadıkları, düşündükleri, hissettiklerini aksettirerek yüreğe işledikleri için kayıtsız kalınamayacak "belgeler" oldu bu hikayeler. Bu kitap da onlardan biri... Nüket Esen/2009
Sandıktaki Hatıralar
Sandıktaki HatıralarOhannes Aram Kondayan · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 20137 okunma
Suriye çöllerine doğru çıktıkları uzun yoldan dönmeyi başaran birkaç yüz şanslı Ermeni aileden biri olarak, Konya'da konaklayan tehcir edilmişlerdendik. Bu arada bir milyon ya da daha fazla Ermeni yok olmuştu. Savaşın sürdüğü ve Konya'da kaldıkları 1915-18 arasındaki o üç yılda Ermenilerin yerel müslüman halk tarafından kötü muameleye maruz kaldığına dair tek bir vaka hatırlamadığımı söylemeliyim. Burada Ermenilere hor gözle bakılmadı ya da inançları dolayısıyla bu zulmü hak ettikleri düşünülmedi. Konya, Mevlevi tarikatının merkeziydi ve bu tarikatın üyeleri de açık görüşlü, hoş görülü ve hatta dost canlısı insanlardı.
Sayfa 74 - Bogazici universitesi yayineviKitabı okudu