Servet-i Fünun Şiir Estetiği

Hasan Akay

En Eski Servet-i Fünun Şiir Estetiği Gönderileri

En Eski Servet-i Fünun Şiir Estetiği kitaplarını, en eski Servet-i Fünun Şiir Estetiği sözleri ve alıntılarını, en eski Servet-i Fünun Şiir Estetiği yazarlarını, en eski Servet-i Fünun Şiir Estetiği yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gözünüzü fazla açmağa gelmez; zira kuyusundan karşımıza çıkacak hakikat hiç de ressamların ve heykeltraşların tasvir ettikleri gibi kusursuz bir kadın güzeli değildir. Buna telmîhen büyük Hâmid, 'Hep iğbirârdır yüzü gülmez hakikatin' demişti. Benim kanaatime göre edebiyatta her güzellik bir hakîkattır ve ancak çirkine yalan diyebiliriz. Kendi hesabıma ben bir şiir okurken sidk ve kizb meselesini hiç hesaba katmam.”
Sayfa 414Kitabı okudu
Samimi sanat eserlerinin hiçbirinde iyi ve kötü endişesi yoktur; sanat eserini ancak ve ancak “güzellik ve çirkinlik” alakadar eder. Her büyük sanat eseri, aslında, sosyal bir faydayı amaç edindiği için doğrudan doğruya değil, ancak “güzel olduğundan dolayı ve güzelliğinin tesiriyle ait olduğu cemaate faydalı" dır. Sanat “hayr” ile uğraşmadığı gibi, "hakikat"le de uğraşmaz; ahlak endişesi kadar ilim ve fen endişesi de sanatın ilgi sınırları dışında kalır. Bununla beraber güzel eserlerin hem hayrı, hem hakikati vardır; güzellikten mahrum olan sanat eserlerini fazilet ve ilme aykırı, yalan ve yanlış telakki etmek gerekir. Cenab Şahabettin
Sayfa 423Kitabı okudu
Reklam
Cenab'a göre: Güzel bir edebî eser mutlaka hayat damarlarını heyecanlandırır. Bu hayati heyecân okuyucuda bir hususi zevk meydana getirir. İşte o hususi zevkin derecesine göre “Falan eser filan eserden daha güzel" deriz. Bir edebî hissedişin latif tesiri içinde bulunan okuyucu “şu eser bu eserden daha güzel” hükmünü verirken tercih ettiği eserin faydasını hatırından geçiremez.
Bugün hece vezniyle yazılmış neşidelerin mısraları arasında yalnızca hece sayısı itibarıyla denklik gözetiyoruz. Bu kadarcık şeyi ahenk temini için yeterli görmek, nazmın musiki hissesine karşı fazla kanaatkâr olmak demektir.
Nedîm, Fuzûlî zamanında gelmiş olsaydı o arzulu lisanıyla hislerini ifade edemeyecek, Fuzûlî Nedîm zamanında gelmiş olsa idi o tasavvufî eda ile vicdânlara tebliğde bulunmaya muvaffak olamayacaktı.”
Reklam
Cenab, memleketleri farklı iki şair olarak Fuzûlî ve Nef'î'yi ele alır. Ona göre Bağdatlı Fuzûlî’nin rehaveti, ruhundan kendi kendine hasıl oluyor gibidir. Nef'î'nin üslubunda da bir hararet var fakat bu hararet, kış sabahlarında deniz üstünde dolaşan balıkçıların çırpına çırpına elde ettikleri hararet gibi, kalbin heyecan ve halecanıyla, cebr ve hareketle bulduğu bir sıcaklıktır ki tabii olarak yok olacaktır: Hayallerinin bütün sıcaklığını kasidelerine sarf eden Nef'î bir gazel yazmak istediği zaman ruhunu yorgun, normal hâline dönmüş, âdeta soğuk buluyor; yazdığı gazel dağ tepesinden kopmuş bir çığ parçası gibi soğuk oluyor.
Cenab'a göre: Hislerini kelimeler ile ifade eden "Şair kalbine, âsâbına hâkim, zekâsı hiçbir şeyle sarsılmayan, fakat her şeyden müteessir olan bir kimsedir. Şairde şairden başka bir kimlik aramak, lüzumsuz ve faydasız bir yorgunluktur."
Sayfa 454Kitabı okudu
Ona göre(Cenab Şahabettin) şair de fen adamı da gerçekte “tarif" etmektedir. Ancak şairinki âlimin tarifinden farklıdır. Mesela gök kubbeyi tarif eden gök bilimcilerin eserleri birbirine benzerler. Bu bir gerekliliktir, çünkü hepsi de “hakikat-lisan” şeklindeki riyazi düstura dayanır. Hâlbuki aynı gök kubbeyi bin hakiki şair tarif etse bin çeşit neşide ortaya çıkar; çünkü her birinde "hisse-i hakikat ve hisse-i lisan”dan başka bir de “şairin hisse-i ruhu” vardır.
Biz zamanımızın ızdıraplı felsefesine layık acı bir üslup aradık, bulduğumuza "dekadanlık!" dediler. Cenap Şahabettin
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.