Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siyasi ve Edebi Portreler

Yahya Kemal Beyatlı

Siyasi ve Edebi Portreler Gönderileri

Siyasi ve Edebi Portreler kitaplarını, Siyasi ve Edebi Portreler sözleri ve alıntılarını, Siyasi ve Edebi Portreler yazarlarını, Siyasi ve Edebi Portreler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fikret, kendi zamanında çalkanan Fransız şiir cereyanlarının en derin ve yüksek taraflarını, yani Baudelaire’den “Symboliste”lere kadar uzanan mühim tarafını hiç anlamazdı. Anladığı Sully Prudhomme, Coppée ve emsali şâirlerin şiirini ise şöyle böyle bir vukufla edinmişti. Doğrusu budur ki Fikret’in Fransızcası alelâde idi. Bizim eski şiirimize vukufu ise -eğer Muallim Nâci’yi bir mikyas alırsak- dîvanları bir taraftan devretmiş diğer taraftan da her mısrâı sökecek bir derecede değildi.
Sayfa 21
Fikret’in bilgisi orta derecede, birçok bahislerde ondan da dûndu. Mütefekkir olarak kâinatı hayli mahduttu. Meselâ yaşının kemal devresinde meylettiği sol nazariyeleri o kadar basit ve hayal meyal bir hâlde benimsemişti ki o senelerde Avrupa’da o nazariyelerin kitaplarla, mecmualarla, gazetelerle, hutbelerle, nihâyet amele âleminde ve parlamentolarda bilfiil çalkantılarıyla onda bir mikyasta olsun bilmezdi; bilmeye fazla hevesli de değildi.
Sayfa 20
Reklam
Tevfik Fikret’in lisanına ve şiirine benim neslimden ilk aksülamele ben cüret ettim; mâmâfih onun aleyhinde yazmayan ve ona hürmet eden, onu ilk mürşit gibi telakkî eden bir fert oldum. Galiba beni bilhassa bunun için sevdi.
Sayfa 6
..seneler geçtikçe halkın nazarında şâir demek toy, küstah, bâlâpervâz, sünepe, ciddiyetsiz, tufeylî ve bilhassa akılsız ve mektep kaçkını bir mahlûk olarak tecellî ediverdi. Eski zarîfler, şuarâ dedikleri vakit, rindâne yaşar insanları derûnî bir tezyîfle karşıladıkları vakit bile zâhiren hürmet ederlerdi; çünkü bu sınıfın resmîleşmiş bir itibarı vardı; onu ihmâl edemezlerdi. Lâkin zamanımızda şâirler diye bir gençler mevkibi göründüğü vakit istihkarın en pes perdesinden bir mana hâsıl oluyor.
" Hâlit Bey entarili, kürklü, söyleyişi, yiyişi, keyiflenişi ve muamele edişi ile avamdan olduğu pek belli, İttihat ve Terakki'ye, daha doğru ve şümullü bir tâbirle bütün inkılâp nesline diş bileyen bir menkûbdu."
-Refik Halid Ailesi
Reklam
Bir gün gerçek olduğu anlaşılacak kanaatleri fazla erken söylemenin ne kadar netameli olduğunu da bilirim.
Sayfa 1
Ziya Gökalp ile aralarında geçen manzum şakalaşmaya dair üstad Yahya Kemal şöyle söylüyordu: “Bana ta’rîz etmek istediği bir gün, kafamı târîhin zevklerine kaptırdığımı vesîle bulmuş: Harâbîsin, harâbâtî değilsin! Gözün mâzîdedir, âtî değilsin! demişti. İrticâl dedikleri nâdir tesâdüfün sevkiyle, ben de kendisine demiştim ki: Ne harâbî ne harâbâtîyim, Kökü mâzîde olan âtîyim.”
Doktor Bahaeddin, naklettiğim gibi, müthiş bir seciyenin ateşin temasıyle uyandıktan sonra Paris'de Genç Türklüğü adeta diriltti. Iki sene az çok faal bir komita haline soktu, azaca zenginletti.
Ali Kemal ve ihanetlerinden bir tanesi
Bu aralık en sefil yazılarından birini, Anadolu Yakası'ndan Rumeli Yakası'na geçip de Fransız nöbetçilerinin elinden Akbaş Cephanesi'ni alan ve Anadolu'ya geçiren kahraman Köpülülü Hamdi'nin Anzavur tarafından vurulduğu zaman yazmıştı; Anzavur'u bir kahraman olarak coşkunlukla efkar-ı umumiyeye takdim etmişti. En soğukkanlı bir mukaayese ile denilebilir ki tarihin hiçbir ihtilal safhasında Ali Kema'i o zaman gösterdiği hayasızca cür'ete tesadüf edilemez. Fransız inkıtabına, emsalsiz bir taanüdle, düşman ordularının arkasında saldıran meşhur gazeteci Rivarol, hiçbir zaman bu dereceye düşmemişti.
Reklam
Ali Kemal
Ali Kemalin bu kısa devredeki hayatında en ziyade dikkat edilecek şey kimsenin bilmediği, mühim bir noktadır. Ali Kemal, Rumluğa ve Ermeniliğe karşı muhabbetini ve her türlü Türk milliyetperverliğinden nefretini bu kısa devrede, gayrışuûri olarak, edindi.
"Kimse idrâk etmedi mânâsını dâvâmızın Biz dahî hayrânıyız dâvâ-yı bî-mânâmızın"
Yusuf Akçura
Yusuf Akura Ittihad ü Terakki Cemiyeti'ne yazılmağa gittiği gün, tahlif edileceği sırada Osmanlılığa ve Kur'an'a inanmadığını, binaenaleyh o tarzda yemin edemiyeceğini beyan ettiği için dışarı çıkarılmış ve Cemiyet'in gazabına, tehdidine ve tâkîbine uğramıştı.
Ziya Gökalp
Ziya Bey'i son defa Fransız Hastahanesi'nde gördüm ve hastahanenin müdiri dostum doktor Gassend'e onun bizim ne kıymette milli bir hazinemiz olduğunu söyledim; kurtarabileceğini, bütün meş'un tahminlere rağmen, umdum. Lakin iş işden geçmişti. Ziya Bey'i kaybettik; hem de öyle bir zamanda kaybettik ki kaybettiğimiz başın cevherini havas zümresi bile hakiki bir şuurla anlayamadı. Ziya Bey'in bir radyum olan dımağı söndüğü günden beri vatandaki ilirde karanlık vardır.
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.