Siyasi ve Edebi Portreler sözleri ve alıntılarını, Siyasi ve Edebi Portreler kitap alıntılarını, Siyasi ve Edebi Portreler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
" Hâlit Bey entarili, kürklü, söyleyişi, yiyişi, keyiflenişi ve muamele edişi ile avamdan olduğu pek belli, İttihat ve Terakki'ye, daha doğru ve şümullü bir tâbirle bütün inkılâp nesline diş bileyen bir menkûbdu."
Onun, iki asır evvel Almanya içinde Almanlığı keşf eden "Leibnız" gibi, Osmanlı İmparatorluğu içinde Türklüğü keşf eden bir adam olduğundan şüphelendim.
Aruzla "seviyorum" denilemez lakin "seviyorum" diyemeyen bu veznin aşkı ifade etmemiş olduğunu zannetmek, göz önünde duran koskoca hakikati inkar edip münhasıran "mantık" a inanmak olur.
Sayfa 27 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1950 yayınlarıKitabı okudu
Doktor Bahaeddin, naklettiğim gibi, müthiş bir seciyenin ateşin temasıyle uyandıktan sonra Paris'de Genç Türklüğü adeta diriltti. Iki sene az çok faal bir komita haline soktu, azaca zenginletti.
Muzafferiyetten sonra tekrar meb'us intihab edildiği zaman, gerek eski arkadaşları ve eski muarızları kendisine serzenişkar oldular. Devlet değişmiş, vatan değişmiş, hasılı türklüğün hayat sistemi değişmiş iken, ister dahi, ister alim olsunlar, nihayet birer ferd olan insanların değişmesinde ayıp aramak bilmem ne derece doğrudur?
Fikret’in bilgisi orta derecede, birçok bahislerde ondan da dûndu. Mütefekkir olarak kâinatı hayli mahduttu. Meselâ yaşının kemal devresinde meylettiği sol nazariyeleri o kadar basit ve hayal meyal bir hâlde benimsemişti ki o senelerde Avrupa’da o nazariyelerin kitaplarla, mecmualarla, gazetelerle, hutbelerle, nihâyet amele âleminde ve parlamentolarda bilfiil çalkantılarıyla onda bir mikyasta olsun bilmezdi; bilmeye fazla hevesli de değildi.
Ziya Bey'i son defa Fransız Hastahanesi'nde gördüm ve hastahanenin müdiri dostum doktor Gassend'e onun bizim ne kıymette milli bir hazinemiz olduğunu söyledim; kurtarabileceğini, bütün meş'un tahminlere rağmen, umdum. Lakin iş işden geçmişti. Ziya Bey'i kaybettik; hem de öyle bir zamanda kaybettik ki kaybettiğimiz başın cevherini havas zümresi bile hakiki bir şuurla anlayamadı. Ziya Bey'in bir radyum olan
dımağı söndüğü günden beri vatandaki ilirde karanlık vardır.
Bu aralık en sefil yazılarından birini, Anadolu Yakası'ndan Rumeli Yakası'na geçip de Fransız nöbetçilerinin elinden Akbaş Cephanesi'ni alan ve Anadolu'ya
geçiren kahraman Köpülülü Hamdi'nin Anzavur tarafından vurulduğu zaman yazmıştı; Anzavur'u bir kahraman olarak coşkunlukla efkar-ı umumiyeye takdim etmişti. En soğukkanlı bir mukaayese ile denilebilir ki tarihin hiçbir ihtilal safhasında Ali Kema'i o zaman gösterdiği hayasızca cür'ete tesadüf edilemez. Fransız inkıtabına, emsalsiz bir taanüdle, düşman ordularının arkasında saldıran meşhur gazeteci Rivarol, hiçbir zaman bu dereceye düşmemişti.
Ali Kemalin bu kısa devredeki hayatında en ziyade dikkat edilecek şey kimsenin bilmediği, mühim bir noktadır. Ali Kemal, Rumluğa ve Ermeniliğe karşı muhabbetini ve her türlü Türk milliyetperverliğinden nefretini bu kısa devrede, gayrışuûri olarak, edindi.
Yusuf Akura Ittihad ü Terakki Cemiyeti'ne yazılmağa gittiği gün, tahlif edileceği sırada Osmanlılığa ve Kur'an'a inanmadığını, binaenaleyh o tarzda yemin edemiyeceğini beyan ettiği için dışarı çıkarılmış ve Cemiyet'in gazabına, tehdidine ve tâkîbine uğramıştı.